20 Aralık 2015 Pazar

Geçmişten Geleceğe Bir Kısır Döngü


Tarih boyunca dünya üzerinde yaşayan tüm toplumlar hayali bir hiyerarşi üzerine kurulu olarak bir düzen kurmuşlardır. Bu hiyerarşi özetle, toplumda yaşayan insanların genel olarak sınıflandırılması demektir. Günümüze kadar çok çeşitli örneklerini tarihsel süreç içerisinde görmek mümkündür. Örneğin Hint toplumu insanları kast sistemine göre sınıflarken, Amerikan toplumu insanları ırklarına göre sıralamıştır. Çoğu durumda bu hiyerarşik düzenler kazara ortaya çıkmış, kendilerine avantaj sağlayan gruplar tarafından nesiller boyu gelişerek kalıcı hale gelmişlerdir.

Hindu kast sisteminin İndo-Aryan halkların üç bin yıl önce Hint topraklarını işgal edip, yerel halkı boyunduruğu altına aldığında ortaya çıktığı kabul edilir. İşgalciler katmanlı bir toplum oluşturarak, toplumdaki üst konumları ele geçirmişler (rahipler ve savaşçılar), yerel halk ise kölelik ve hizmetkarlık sınıfına layık görülmüştü. Sayıca az oldukları için, ayrıcalıkları konumlarını ve kendilerine özgü kimliklerini kaybetmekten korkmuşlardı kim bilir? Bu tehlikeyi ortadan kaldırmak veya ertelemek için halkı kastlara bölerek, her birinin toplumda farklı bir role sahip olmasını sağladılar ve kastların birbirleriyle karışmasını yasakladılar. Elbette ki o dönemde yöneticiler, kast sisteminin tesadüfi bir tarihsel gelişim olduğunu değil aksine ebedi kozmik biri gerçeklik olduğunu ileri sürdüler.

Modern Amerika'daki ırk hiyerarşisini sürdüren şey de benzer bir kısır döngü dür. Avrupalı kaşifler 16 yy dan 18 yüzyıla dek, milyonlarca Afrikalı köleyi madenlerde ve çiftliklerde çalıştırmak üzere Amerika'ya getirdi. Bu köleleri Avrupa veya Doğu Asya'dan getirme kararı üç temel etkene dayanıyordu. Birincisi, Afrika daha yakındı. İkincisi Afrika'da mevcut bir köle ticareti sistemi vardı. Üçüncüsü ise yeni keşfedilen yerlerde sarıhumma ve sıtma gibi hastalıklar kol geziyordu ve Afrikalılar nesilden nesile bu hastalıklara kısmen bağışıklık kazanmıştır. Elbette ki bunu kimse ekonomik açıdan seçilen bir gerçek olarak anlatmadı. Dini ve bilimsel mitler bu ayrımları haklı göstermek her zaman olduğu gibi ortaya sürülmüştü. Hristiyan ilahiyatçılar, Afrikalıların Ham'ın soyundan geldiğini ve babası Nuh'un Ham'ı, çocuklarını köle yaparak lanetlediğini anlattılar. Biyologlar da siyahilerin beyazlardan daha aptal olduğunu ve ahlaklarının daha az geliştiğini ileri sürdüler.

Kölelik kaldırıldıktan sonra, insanların zamanla, bu toplumsal damgaların olgulara değil, mitlere dayandığını anlayacağını dolayısıyla siyahilerin zamanla kendilerinin becerikli, kurallara uyan ve temiz insanlar olduğunu kanıtlayacağını düşünmek mantıklı bir görüştür. Oysa gerçekte bunun tam tersi bir durum söz konusu oldu. Mevcut önyargılar zaman geçtikçe daha da derinlere kazındı. Tüm iyi işler beyazlar tarafından kapılmış olduğu için, siyahilerin düşük seviyede olduğuna inanmak daha kolay hale geldi. Ortalama bakış açısı; "Bakın, siyahiler nesiller boyu özgür olmalarına rağmen, yine de neredeyse hiç siyahi profesör, avukat ve doktor yok. Bu onların daha tembel ve daha geri zekalı olduklarının bir kanıtı değil midir?" Kısır döngü böylelikle devam etti.

Çoğu toplum kendi yaşadıkları dönemde kendi toplumsal sınıflandırmalarının adil ve doğal olduğunu, buna karşılık diğer toplumların yanlış ve gülünç bir takım kıstaslar üzerine kurulduğunu ileri sürmüştür. Modern toplumlarda artık ırkçılığın değerini yitirmesi sonrasında, ırk sınıflandırması fikriyle dalga geçilmektedir. Siyahilerin beyazların mahallesinde yaşamasını, beyazların okullarında okumasını veya beyazların hastanelerinde tedavi görmesini engelleyen herhangi bir düzenleme olması herkesin tepkisi çekecektir. Ancak, zenginlerin diğerlerinden ayrı ve daha lüks mahallelerde yaşamalarını, yine ayrı ve daha prestijli okullarda okumalarını ve diğerlerinden daha iyi donatılmış hastanelerde tedavi görmelerini öngören zengin-fakir arasında hiyerarşi ise pek çok modern toplumda gayet normal olarak görülmektedir. Oysa istisnalar olsa da pek çok zengin insanın zengin bir ailede doğduğu için zengin, pek çok fakirin de fakir bir ailede doğduğu için hayatları boyunca fakir kalacağı bilinen bir gerçektir.

Maalesef karmaşık (belli ölçüde kalabalık) insan toplumları, hayali hiyerarşilere ve adil olmayan ayrımlara ihtiyaç duymaktadır. Elbette ki tüm sınıflandırmalar ahlaken aynı derecede değildi. Yine de araştırmacılar, ayrımcılığı ortadan kaldırmış hiçbir büyük toplum örneği verememektedir. İnsanlar her seferinde toplumsal düzeni, üstünler köleler, siyahiler beyazlar, asilzadeler avamlar veya zenginler ile fakirler olarak çeşitli hayali kategorilere sınıflandırarak sağladılar. Şimdi merak edilmesi gereken asıl soru; acaba gelecekte yaşayacak insanlar bu döneme baktığında nasıl bir düşünceye sahip olacaktır, aynen bizim geçmişe baktığımızda o dönemlerde olanları kabul edilmez gördüğümüz gibi mi yoksa farklı mı?


Kaynak: Sapiens - Yuval Noah Harari
bu yazı söz konusu kitaptan alıntılar içermektedir.