28 Eylül 2012 Cuma

Üretim İmkanları Eğrisi

Ekonominin temel prensibi olan Kıtlık kavramına bağlı olarak ortaya çıkan seçim zorunluluğu ve fırsat maliyeti kavramı, üretim imkanları eğrisini oluşturmaktadır.

Mevcut üretim faktörleri ve üretim teknolojisi veri iken belirli bir dönemde ekonominin maksimum düzeyde üretebileceği çeşitli ürün bileşimlerini gösteren eğridir. (grafik üzerinde) 

Bu konuyu daha net anlatmak için örnekler üzerinden gitmek daha doğru olacaktır. Bir fabrika bünyesinde örneğin yıllık 500 adet bilgisayar ve 5000 ton zeytinyağı ürettiğini varsayalım. Eğer üretilen ürünlerden birine mesela bilgisayara daha fazla talep varsa, bu fabrika koşullarını değiştirmeden (işçi sayısı ve üretim imkanları vb.) bilgisayar üretimine yoğunluk vereceği için zeytinyağı üretiminde doğal olarak bir azalma söz konusu olacaktır. Aynı kural, tam tersi durumda da geçerli olacaktır.

Yoğunluk hangi ürüne verilirse diğerinin üretiminde bir azalma meydana gelecektir. Üretim imkanları eğrisi üzerinde nerede olunacağına toplumun tercihleri karar verecektir. Hangi ürünün daha çok talep edildiğine bağlı olarak.

Üretim imkanları eğrisinin orijine iç bükey olmasının sebebi, artan fırsat maliyetidir.

Bir malın daha fazla üretilebilmesi için diğer malın üretiminden vazgeçilen miktarı ifade etmektedir. Şayet fırsat maliyeti değişmiyorsa, bunun anlamı doğru şeklinde bir üretim imkanları eğrisine sahibiz demektir.

Marjinal Dönüşüm Oranı; Bir maldan bir birim daha fazla üretmek için öteki malın üretiminden fedakarlık etmek gerektiğini göstermektir. Diğer adı FIRSAT MALIYETI dir.

Fırsat Maliyeti = Tereyağı üretimindeki değişim / Bilgisayar üretimindeki değişim


Pozitif ve Normatif Farkı

Bir şeyin mevcut durumunu inceleyerek, ne olduğunu belirlemeye çalışan ve değer yargısı içermeyen açıdan incelenmesine pozitif olarak değerlendirme denilmektedir. Bu düşüncenin uç noktası pozitivizm felsefesidir. Yani dünyanın var olan gerçeklerle açıklamaya çalışmak.

Normatif olarak incelemek ise olması gerekenin ne olduğuna yönelik değerlendirme anlamına gelmektedir. Bu yüzden değer yargıları içeren bir düşünce yapısına sahiptir.


Mikro - Makro İktisat Farkı

Mikro İktisat: Ekonominin mevcut durumunu inceleyerek, insan davranışı (birey) ve insanların piyasa endüstri, firma ve birey olarak nispeten küçük birimlerle ilişkili tercihlerini inceleyen bölüm olarak kabul edilir. Temel konuları; bireysel ekonomik kararların oluşturulması, kaynak dağılımı, fiyatlar, üretim ve gelir dağılımının belirlenmesi yer almaktadır.

Makro İktisat: Ekonomiyi bir bütün olarak ve toplumsal davranışlar açısından inceleyen iktisat bölümüdür. Temel konuları; Milli Gelir, Faiz, Bankacılık, Enflasyon, Ekonomik Büyüme olmaktadır.

Kısaca, mikro iktisat belirli bir mal veya hizmetin arzı ve talebi ile ilgilenirken, makro iktisat mal ve hizmet talebinin geneliyle ilgilenmektedir.

2 Eylül 2012 Pazar

Uluslararası Aktör

James Dougherty e göre uluslararası aktör, uluslararası arenada az veya çok bağımsız eylemler geliştirme yeteneğine sahip organize bir varlıktır. Hopkins ve Mansbach a göre diğer otonom aktörlerin davranışları üzerinde etki uygulayan, nispi olarak otonom bir birimdir. Uluslararası ilişkilerde bir öğenin aktör olarak dikkate alınması için;

1- Açıkça belirlenmesi,
2- Uluslararası alanda karar verme kapasitesine sahip olması
3- Egemen, yani bağımsız eylemler geliştirme yeteneğine sahip olması
4- Diğer aktörler üzerinde etki uygulayabilen nispi olarak otonom birimler olması
5- Belirli bir süre var olması gerekmektedir.

Bununla birlikte egemen olmayan ve devletin hukuksal tanımına da uymayan birimler, ETA, FKÖ ve IRA gibi örgütler de uluslararası politikayı en az devletler kadar etkiler.

Ancak egemen ulusal devletler diğer aktörlere göre daha fazla otonomiye sahiptirler.

Uluslararası aktörler şunlardır;

1- Ulusal devletler
2- Bireyler
3- Hükümet dışı ulusal örgütler
4- Uluslararası örgütler
5- Uluslar aşırı örgütlenmeler
6- Çok uluslu şirketler

Ulusal Devletler:
Uluslararası politikayı genel olarak devletler arasındaki siyasal ilişkiler belirlediği için ulusal devletler, uluslararası politikanın temel aktörüdür. Ancak Lesotho devleti ile General Motors otonom karar alabilme veya uluslararası politikayı etkileyebilme kapasitesi açısından karşılaştırıldığında birincisi egemen bir devlet olmasına karşılık ikincisinin daha bağımsız davranabilme yeteneğine sahip olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, hukuksal egemenlik bağımsız davranabilme açısından yeterli ölçüt değildir.

Bireyler:
Bireylerin uluslararası ilişkilere etkilerini, herhangi bir organizasyon, kurum ya da hükümette yer alma ihtimali sebebiyle tanımlamak zordur. Ancak, hükümetleri temsil etmeyen bireylerde belirli ölçülerde uluslararası aktör niteliği taşıyabilir. Hindistan'daki evsizlere yardımı ile Rahibe Teresa, Afrika'daki aç insanlara yardımı ile Bob Geldof tek başına etkili olan bireylere örnektir.

Hükümet Dışı Özel Aktörler:
Hükümeti temsil etmezler. Bunlar ya doğrudan lobi yaparak ya da dolaylı yoldan kamuoyunu harekete geçirerek dış politikayı etkilemeye çalışırlar.

- Sivil Toplum Örgütleri
- Lobiler
- Siyasal Gruplar
- Baskı Grupları
- Örgütlü Çıkar Grupları

hükümet dışı özel NGO aktörlerdir.

Türkiye'de Türk-İş gibi sendikalar, Tüsiad gibi dernekler, Koç holding gibi ekonomik kuruluşlar, ABD'de Ermeni Lobisi gibi baskı grupları hükümet dışı aktörlere birer örnektir.

Uluslararası Örgütler:
İki veya daha fazla devletin bir araya gelerek imzaladıkları bir anlaşmaya dayanarak kurulan ve muhatapları yalnız devlet olan uluslararası örgütler otonom davranışlarıyla ve politikalarıyla uluslararası aktör niteliğini kazanmaktadırlar. Aldıkları kararlar ve geliştirdikleri politikalar genellikle temsil ettikleri hükümetlerin politikalarından farklılık göstermemektedir.

Uluslararası örgütler, coğrafi yakınlık esas alınarak kurulan, küresel veya bölgesel olabilirler
Ayrıca fonksiyonel bağlamda örgütün amacı esas alınarak, ekonomik veya siyasi olabilmektedir.

Uluslararaşırı Örgütlenmeler:
Avrupa Birliği, diğer örgütlenmelerden farklı olarak sahip olduğu ulus üstü yapısı nedeniyle bu kategoride değerlendirilmektedir. Bünyesindeki 27 devletten herhangi birinin çıkarına karşı olsa da topluluk yararın karar alabilmektedir.

Çok Uluslu Şirketler:
Çok uluslu şirketler, 21. yy da uluslararası politikayı etkileyen aktörlerden biri haline gelmiştir. Çoğu zaman, çok uluslu şirketler kendi amaçlarına ulaşabilmek ve daha rahat çalışabilmek için yatırım yaptıkları ülkelerde siyasi nitelikli bazı tutumlar sergileyebilmektedirler. ABD kökenli, General Motors, Exxon, Ford, IBM ve ITT öne çıkan başlıca örneklerdendir.