23 Şubat 2014 Pazar

Vergi Borcunu Sona Erdiren Haller



A. Ödeme
Vergi borcunu ortadan kaldıran nedenlerin basında ödeme gelir.

B. Zamanaşımı
Zamanaşımı, bazı hak ve yetkilerin kullanımına ilişkin kanunlarda belirtilen sürenin dolmasıdır. Vergi Hukukunda zamanaşımı, “süre geçmesi nedeniyle vergi alacaklarının kalkması” seklinde tanımlanmıştır. Vergi Hukukunda zamanaşımı idare ve yargı organları tarafından resen dikkate alınır.
Vergi Hukukunda çeşitli zamanaşımı düzenlemeleri yer almaktadır;
1. Tahakkuk Zamanaşımı
Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın basından başlayarak 5 yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Ancak bu beş yıllık süreye istisna teşkil eden düzenlemelerde vardır:
a. Emlak vergisinde zamanaşımı
b. Veraset ve intikal vergisinde zamanaşımı
c. Usulsüzlük suçlarında zamanaşımı
• Zamanaşımının durması ile kesilmesi farklı şeylerdir. Zamanaşımını durduran nedenin ortaya çıkması halinde, durma nedeni ortadan kakıncaya kadar zamanaşımı islemez.
Durma nedeni ortadan kalkmasıyla birlikte, zamanaşımı durduğu yerden itibaren yeniden islemeye baslar. Bu nedenle zamanaşımı süresi, duran süreler kadar uzamış olur.
• Buna karşılık zamanaşımının kesilmesi halinde, daha önce işlemiş olan süreler otomatik olarak silinir. Başka bir ifade ile zamanaşımını kesilmesiyle birlikte zamanaşımının süresi sıfırlanmış olur.
Tahakkuk Zamanaşımını Durduran Nedenler
• Matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurmak
• Mücbir sebeplerin ortaya çıkması
Tahakkuk Zamanaşımını Kesen Nedenler
• Tahakkuk zamanasımın kesilmesi, sadece vergi cezaları bakımından söz konusudur. Buna göre, ceza ihbarnamesi tebliği, zamanaşımını keser.
2. Tahsil Zamanaşımı
Tahsil zamanaşımı AATUHK’ TA düzenlenmiştir. Bu kanunun 102, maddesine göre, kamu alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden, takvim yılı basından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.
• Tahsil zamanaşımı ile tahakkuk zamanaşımının ayrıldığı nokta, başlama noktasıdır.
Tahsil zamanaşımın başlangıcında vade esas alınırken, tahakkuk zamanaşımın başlangıcında ise, vergi borcunu doğuran olayın meydana geldiği tarih esas alınmaktadır.
Tahsil Zamanaşımını Durduran Nedenler
• Mükellefin yabancı ülkede bulunması
• Hileli iflas yoluna başvurması
• Terekesinin ( mirasa konu mal varlığı ) tasfiyesi nedeniyle hakkında takibat yapılamaması.
Tahsil Zamanaşımını Kesen Nedenler
• Ödeme
• Haciz uygulaması
• Cebri tahsil sonucu yapılan tahsilât
• Ödeme emri
• Mal bildirimi
vb. nedenlerle zamanaşımı kesintiye uğramaktadır.

C. Terkin
Terkin, kelime olarak silinme anlamına gelir. Verginin terkini, tahakkuk etmiş veya tahsil edilmiş olan bir verginin, tahakkuk kaydının iptal edilmesi yahut da tahsil edilmiş olan verginin mükellefe ret ve iade edilmesi suretiyle bu alacağın vergi idaresince ortadan kaldırılması işlemidir.
Başlıca terkin nedenleri şunlardır:
1. Doğal afetler nedeniyle terkin
2. Tahsil imkânsızlığı nedeniyle terkin
3. Tahakkuktan vazgeçme
4. Yargı kararlarına göre terkin

D. Mahsup
Önceden ödenmiş olan vergi miktarının sonradan hesaplanan vergi miktarından düşülmesi anlamına gelir. Örneğin; kesinti yoluyla veya geçici vergi adı altında önceden ödenmiş olan vergilerin, daha sonra beyanname verme esnasında hesaplana vergi borcundan indirilmesi mahsup işlemidir.

E. Takas
Takasın kelime anlamı karşılıklı ödeşmedir. Takasta, iki tarafın karşılıklı ve muaccel (vadesi gelmiş) alacaklılık durumu söz konusudur. Vergi Hukukunda takasın olabilmesi için, Mükellef ile vergi idaresinin birbirine, karşılıklı borçlu ve alacaklı durumda olmaları gerekir.

F. Vergi Hatasının Düzeltilmesi
Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız veya eksik vergi istenmesi veya alınmasıdır.

G. Uzlaşma
Uzlaşma, mükellef ile vergi idaresi arasında ortaya çıkan bazı uyuşmazlıkların karşılıklı görüşme yoluyla çözümüdür.

Kuvvetler Ayrılığı



 Balance of Powers

Kuvvetin tek elde toplanması, onun kötüye kullanımını açık hale getirir.

Kuvvetin kontrol altına alınması ve insanların genel mutluluğuna hizmet etmesi ancak onun dengeli kullanılmasıyla mümkün olabilmektedir.

Kuvvetler ayrılığı ilk defa Montesquieu nin Kanunların Ruhu isimli kitabında yer almıştır.

Kuvvetler ayrılığı tam tanım olarak; yasama, yürütme ve yargının aralarında hiyerarşik bir üstünlük olmaksızın karşılıklı iş bölümü içerisinde işbirliğini ifade etmektedir.

Yönetim biçimleri kuvvetlerin ne biçimde kullanıldığına göre sınıflandırılmaktadır.

Kuvvetin yasamada birleşmesine ‘Meclis Hükümeti’ denilmiştir. 1921 Anayasasında meclis hükümeti örneği mevcuttur.

Kuvvetin yürütmede birleşmesi, monarşi ve diktatörlüğü doğurmaktadır.

Kuvvetlerin sert ayrılığı Başkanlık Sistemini, yumuşak ayrılığı ise Parlamenter sistemi oluşturmaktadır.

Günümüzde ülkemizde kuvvetlerin yumuşak ayrılığı söz konusudur. Parlamenter sistem uygulanmaktadır.

Devletin Temel İlkeleri




-         Cumhuriyetçilik
Anayasanın birinci maddesinde devletin şekli cumhuriyet olduğu yer almaktadır.

Cumhuriyet, egemenliğin halka ait olduğu bir yönetim biçimidir. Karşıtı Monarşidir.

-         İnsan Haklarına Saygılılık
Anayasanın ikinci maddesinde Türkiye devletinin insan haklarına saygılı bir devlet olduğu belirtilmiştir.

Devletin temel amaç ve görevleri arasında kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini korumak, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak vardır.

Anayasamızda; herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğu yer almaktadır.

Temel hak ve hürriyetler, yalnızca Anayasanın ilgili maddelerin belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlama yapılırken hakların özüne dokunulmaz ve Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.

Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlamayı anayasamız yasaklamıştır.

Ancak savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulabileceği veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabileceği Anayasamızda yer almıştır.

-         Atatürk Milliyetçiliğine Bağlılık
Anayasanın ikinci maddesinde yer alan Atatürk milliyetçiliği ırka dayalı bir üstünlük anlayışından uzak bir kavramdır.

Anayasanın başlangıç bölümünde Türk Milletinden bahsederken, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak şeklinde ifade kullanılmıştır.

Atatürk milliyetçiliği, geçmişte beraber yaşamış, halen beraber yaşayan, gelecekte de ortak yaşama ülküsü olan toplumun bir millet olduğu kabulüne dayanmaktadır.

-         Demokratik Devlet İlkesi
Halkın halk tarafından halk için yönetilmesine demokrasi denmektedir.

Anayasamızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin demokratik olduğu belirtilmiştir. Demokratiklik demokrasiye uygunluk anlamı taşımaktadır. Demokrasinin karşıtı monarşi ve diktatörlüktür.

Demokrasiden bahsedebilmek için aşağıdaki unsurlar olmalıdır.
-Etkin siyasal makamlar seçimle belirlenmelidir.
-Birden fazla siyasal parti olmalıdır.
-Periyodik aralıklarla düzenli seçimler olmalıdır. (Genel oy, Eşit oy, Gizli oy, Açık sayım)
-Muhalefetin iktidar olma şansı mevcut olmalıdır.
-Temel haklar ve hürriyetler güvenceye alınmış olmalıdır.

-         Laiklik İlkesi
Anayasamızın ikinci maddesinde devletin laik olduğu yer almıştır.

Laiklik din ve vicdan hürriyeti ile din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Laiklik karşıtı Teokratik devlettir.

Anayasamızın 24. Maddesinde; herkesin, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahip olduğu, 14. Madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenlerin serbest olduğu ve kimsenin ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamayacağı, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı ve suçlanamayacağı belirtilmiştir.

Laik devlette, devletin resmi bir dini yoktur. Bu devletin dinsiz olduğu anlamında değil, tüm dinlere karşı eşit ve tarafsız olduğu anlamındadır. Devlet bütün dinler karşısında tarafsız olmalıdır. Devlet din mensuplarına eşit davranmalıdır.

Laik devlette, din ve devlet kurumları birbirinden ayrı olmalıdır. Hukuk kuralları din kurallarına uymak zorunda olmamalıdır.

Anayasamızda, kimsenin, devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemeyeceği ve kötüye kullanamayacağı hüküm altına alınmıştır.

-         Sosyal Devlet İlkesi
Anayasamızda Türkiye devletinin sosyal bir devlet olduğu belirtilmiştir.

Devletin insan haysiyetine yakışır bir hayat düzeyi sağlayabilmek için ekonomik hayata müdahale etmesine sosyal devlet denmektedir.

Sosyal devlet, vatandaşların toplumsal durumları ve refahları ile ilgilenerek insan onuruna yakışır bir hayat düzeyine ulaşmaları için gerekli tedbirleri alır. Bu bağlamda sosyal devlet, vatandaşların sağlık hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, dinlenme hakkı, konut hakkı gibi haklarının korunması konusunda güvence sağlamalıdır.

Diğer yandan ekonomik dağılımın adaletli bir şekilde gerçekleşmesi için gerekli tedbirleri alır. Vergi adaletini sağlar. Ekonomik kaynakların verimli ve toplum yararına dengeli bir şekilde kullanılması için planlama yapar.

-         Hukuk Devleti İlkesi
Bu ilke, devletin yönetilirken hukuk kurallarına bağlı olmasına ifade eder.

Hukuk Devleti ilkesi Anayasanın 2. Maddesinde yer almıştır. Hukuk devletinin karşıtı polis devletidir. Devlet temel organları olan yasama, yürütme ve yargı hukuk kurallarına uymakla yükümlüdür.

İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu Anayasamızda yer almıştır. Ancak istisnai olarak, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemlere karşı yargı yolu kapalıdır.

Anayasamızda ‘Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.’ şeklinde bir düzenleme mevcuttur.

Yargı da hukuk devleti ilkesi olarak hukuk kurallarına uymakla zorundadır.

-         Üniter Devlet İlkesi
Anayasanın 3. Maddesinde ‘Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’ hükmü yer almaktadır. Üniter devlet; Tek Vatan, Tek Devlet, Tek Millet esasına dayanmaktadır.

Üniter devletin karşıtı federalizmdir.

-         Eşitlik İlkesi
Anayasamızda, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiştir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket zorundadırlar.