İktisat teorilerinin ortaya çıkışı Eski Yunanlılardan önceki çağlara kadar uzanır. Ancak bugünkü iktisadi düşüncelerin temelleri öncülüğünü Adam Smith (1773-1970)’ inyaptığı Klasik İktisatçılar (liberalller)tarafından ortaya atılmıştır. Bu akımın ortaya çıkmasında en önemli etken kuşkusuz Sanayi devrimi olmuştur. 1776 yılında yayımlanan Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” adlı eseri ile doğan klasik düşünce, bu ekole mensup iktisatçılarla zenginleştirilmiştir.
Klasik düşüncenin varsayımları şunlardır:
1- Denge açısından: Klasiklere göre denge doğal olarak ve kendiliğinden sağlanır. Otomatik olarak dengeyi sağlayan güç; fiyat mekanizmasıdır.
2- Üretim Faktörlerinin istihdamı açısından: Fiyat mekanizması düzgün şekilde işlediği sürece ekonomi tam istihdam dengesini kendi kendine sağlamaktadır. Tam istihdamın sonucu olarak, ekonomide işsizlik olmayacak ve üretim dolayısıyla milli gelir en yüksek düzeye erişecektir.
3- Devlet Müdahalesi açısından: Klasiklere göre ekonomiyi dengeye getiren koşul rekabettir. Bu nedenle “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” felsefesini benimseyen bu görüş, devletin ekonomiye piyasa mekanizmasını bozacak her türlü müdahalelerini yasaklar. Klasiklere göre devlet, rekabeti sağlayacak düzenlemeleri yapmak ve rekabeti önleyici her türlü engeli ortadan kaldırmak zorundadır.
4- Reel ve Parasal İlişkiler: Klasikler değer teorisini para teorisinden ayırırlar. Bunlara göre para sadece mübadele aracıdır, ekonomik olaylar üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
5- SAY yasası geçerlidir: “ Her arz kendi talebini yaratır.”
1870 yıllardan sonra klasik ekolün revizyonu (yeniden düzeltilmesi) olarak nitelendirilen Neo-Klasikakım iktisatta büyük devrim yapmıştır. Neo-klasikler, değeri (faydayı) marjinal fayda ile açıklama yoluna gitmişlerdir. Bu yolla makro ekonomiye mikro temellerle bakarak analiz yapmışlardır.
1929’lu yıllara kadar dünyada klasik iktisat hüküm sürmüştür. Ancak 1929 lu yıllarda ortaya çıkan büyük buhran bu sisteme güveni sarsmıştı. 1936 yılında J.M. Keynes’in, klasiklerin ve neo-klasiklerin çeşitli görüşlerini çürüten “İstihdam, Faiz ve Para hakkında Genel Teori” adlı eseriyle Keynesyen devrimi başlamış olmaktadır.
Keynesyen görüşün varsayımları şunlardır:
1- Tam istihdam : Piyasa güçleri ekonomide tam istihdamı sağlamakta yetersiz kalmaktadır. Ekonomi eksik istihdamda da dengeye gelebilir.
2- Parasal Analiz : Para ekonomik analizde çok önemli bir yere sahiptir. Para klasiklerin savunduğu gibi nötr değildir.
3- Devlet müdahalesi açısından : Devlet ekonomiye müdahale etmek zorundadır. Bu müdahale araçları para ve maliye politikası araçlarıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder