GİRİŞ
Cinsiyet
ayrımcılığı konusu tarih boyunca süregelen bir olgu olup, bu durumun halen
hayatlarımızın bir parçası olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Bilinen tarih boyunca kadınlar bazı dönemlerde insan olarak bile sayılmamış,
köle gibi görülmüş alınıp satılmış ve birçok haklarından mahrum
bırakılmışlardır. Dünya genelinde artık çok farklı düzeylerde devam eden bu
ayrımcılık konusu, kimi bölgelerde ve toplumlarda halen çok yüksek seviyelerde
olmakla birlikte modern dünyada azaltılması yolunda büyük mücadeleler verilmektedir.
Günümüzde
dünya medeniyetinin en ileri seviyelerinden biri olmakla övünen Avrupa’da da
cinsiyet ayrımcılığının azaltılması yolunda adımlar atılmakta ve bu mücadeleye
devam edilmektedir. Avrupa Birliği üye ülkelerinin günümüzde ayrımcılık
konusunda önemli göstergelerinden biri olan kadının çalışma hayatına katılımı
ve ekonomik durumu üzerine çeşitli kaynaklardan erişilebilen verilerini sunumu
ve yorumlanması bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığını
sadece kadının istihdama katılımı olarak görmek ise yeterli bir bakış açısı
değildir. Kadınların çalışma hayatında olması elbette ki önemli bir konudur;
ancak kadın çalışanların sadece belli sektörlerde ve mesleklerde yoğunlaşması
ve buna bağlı olarak daha düşük ücretlere çalışması gibi konular cinsiyet
ayrımcılığı bağlamında önemli konular olarak değerlendirilmelidir. Cinsiyet
eşitliğine, sadece kadının çalışması ile değil, kadınların özgürce istediği her
meslek ve sektörde eşit ücretler kazanarak çalışmasıyla ulaşabilir. Cinsiyet
ayrımcılığı ile mücadele sadece belli alanlara yoğunlaşmak yerine toplumun
geneline sirayet edecek toplumsal algının oluşturulması belki de en önemli
konulardan biridir. Aksi takdirde istihdam oranına bakarak, kadınların çalışma
yaşamına katılım oranının yükselmesiyle bu mücadelede bir kazanım elde
edildiğini söylemek gerçekçi olmaktan uzak olabilmektedir.
Bu
araştırmada öncelikle Avrupa Birliği’nde kadınların istihdamı hakkındaki
göstergeler ele alınacak ardından bu göstergelerin detaylarına bakmak amacıyla
ücret eşitsizliği ve kadının çalışma yaşamındaki yerinin gösteren sektörel ve
mesleki dağılımı incelenecektir. Son olarak da bu belirtilen göstergelerin bir
sonucu olarak kadınların yoksul kalma riski oranı irdelenecektir.
1.
İşgücüne Katılım Oranı
İşgücüne
katılım oranı aktif nüfusun yüzde kaçının çalışma hayatına katıldığını belirten
bir orandır. Bu oran içerisinde herhangi bir işte çalışanların yanında, iş
arayıp da işsiz olanlar da bulunmaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı ile mücadelede
atılabilecek önemli adımlardan birisi kadınların ekonomik bağımsızlığının
sağlanmasıdır. Kadınların çalışma hakkına sahip olması ise bu adımların en
başında geleni olmaktadır. Kadınlar finansal olarak kendilerini özgür
hissettikleri sürece kendi haklarını savunabilecek durumda olabilecektir. Aksi
halde her türlü ayrımcılığa daha fazla açık durumda kalmaktadır. Avrupa Birliği
kuruluş felsefesinde yer alan ekonomik gelişmenin, toplumsal ve diğer alanlarda
gelişmenin ilk adımı olacağı fikri, bu durumda anlam kazanmaktadır. Kadınların
işgücüne katılım oranı arttıkça, ekonomik özgürlüklerine kavuşmaları da mümkün
olmaktadır. Bu bağlamda kadınların işgücüne katılım oranı istatistiklerini
incelemek bizlere Avrupa Birliği’nde son durumu göstermesi açısından faydalı
olacaktır.
Yukarıda
yer alan grafikte 2001 yılından 2018 yılına kadar olan süreçte Avrupa Birliği
geneli 28 üye ülke toplamında kadın ve erkek işgücüne katılım oranını
görebilmekteyiz. 2001 yılında %82 civarındaki erkek işgücüne katılım oranına
karşılık kadın işgücüne katılım oranının %64 seviyeleri olduğu görülmektedir.
2018 yılında ise kadınların işgücüne katılım oranı %72 seviyesini aşmış olup,
erkeklerin işgücüne katılım oranı ise %84 civarına kadar yükselebilmiştir. 2001
yılındaki yaklaşık %18’lik fark, 2018 yılında yaklaşık olarak %12’ye inmiş
durumdadır.
Özetle,
2001-2018 yılları arasındaki istatistiği incelediğimizde, Avrupa Birliği’nde
kadınların işgücüne katılım oranı erkeklerin katılım oranından daha fazla
artmıştır. Ancak halen erkeklerin işgücüne katılım oranın oldukça altında bir
düzeydedir. Son dönemde ancak eskiden beri süre gelen farkın kapanması süreci
devam etmektedir. Bu durumun sebeplerinden biri olarak yaşlanan Avrupa
nüfusunun da kadının işgücüne katılma zorunluluğunu gösterebiliriz, ancak tüm
bunlara rağmen cinsiyet ayrımcılığı mücadelesi konusunda ekonomi alanında
kazanılmış bir başarı olarak da kabul edilmesi gereken bir veri olduğu açıktır.
Avrupa Birliği’nin ekonomiyi öne alan cinsiyet ayrımcılığı mücadelesinde
kadınların işgücüne katılımında belli ölçüde iyileşmenin görüldüğünü bu grafiğe
bakarak anlayabilmekteyiz. Fakat cinsiyet eşitliğine ulaşma yolunda sadece
işgücüne katılım alanında görünen durum bile önümüzde kat edecek uzun
mesafelerin bulunduğu net bir şekilde göstermektir.
Yukarıdaki
grafikte ise Avrupa Birliği’ne üye ülkeler arasındaki farkların görülebilmesi
için 28 üye ülkenin aktif nüfusundan yüzde kaçının çalışma hayatına katılım
gösterdiği görülmektedir. Kuruluşundan beri Avrupa Birliği’nde tek bir standart
oluşturma düşüncesi mevzuat anlamında
hızlıca mümkün olmakta ama üye ülkeler arasındaki sosyal yaşamdaki farkların
eşitlenmesi oldukça uzun zaman alabilmektedir. Bu duruma örnek olarak, Avrupa
Birliği’ne üye ülkelerden İsveç, Finlandiya ve Litvanya gibi ülkelerde
kadın-erkek aktif nüfusun işgücüne katılım oranı arasındaki fark sadece %5
civarındayken, İtalya, Malta, Romanya ve Yunanistan’da ise yaklaşık %20
seviyelerinde bulunmaktadır. Bu durum Avrupa Birliği üye ülkeleri arasındaki
sosyal gelişmişlik düzeyi arasındaki farkları da ortaya koyan bir göstergedir.
“Kadın istihdamının bir ülkede yüksek olması, o ülkenin gelişmişlik düzeyinin
yüksek olduğunu gösterir.” Avrupa 2020 hedeflerinde kadın istihdamının %75 seviyesine ulaşması hedefi
bulunmaktadır. Yukarıda yer alan grafikte, bu hedefe çoktan ulaşmış ülkelerin
yanında, bu hedefin oldukça gerisinde kalan ülkelerin de bulunduğunu
görmekteyiz.
2.
İşsizlik Oranı
İşgücüne
katılım oranından sonra başka önemli gösterge olarak işsizlik oranına bakmamız
gereklidir. İşsizlik oranının işgücüne katılım oranından farkı, iş arayan aktif
nüfustan işsiz olanları gösterdiği için çalışma hayatına katılmayanları
içermeyen bir gösterge olduğu da unutulmamalıdır.
Ekonomik duruma bağlı olarak her
iki cinsiyete ait işsizlik oranının aynı doğrultuda hareket ettiği ve özellikle
2009 yılından itibaren birbirine çok yakın olduğu söylenebilmektedir. İşsizlik
oranı açısından bakıldığından cinsiyet eşitsizliğinin oldukça azalmış olduğunu
söylemek doğru olacaktır. “Tüm anlam düzeylerinde Avrupa Birliği ülkelerinde
kadın ve erkeklerin ortalama işsizlik oranı istatistiksel olarak ortalamada
eşit olup cinsiyet eşitliğini yansıtmaktadır.”
2018
yılında üye ülkelerin işsizlik oranının kadın ve erkek olarak gösteren grafik,
üye ülkelerin arasındaki farkları ortaya koymaktadır. Yunanistan’da ortaya
çıkan fark dışında, diğer ülkelerde kadın ve erkek işsizlik oranının benzer
seviyelerde olduğu görünmektedir. Yunanistan’daki durumun ekonomik kriz
dolayısıyla ortaya çıkması muhtemel olmakla birlikte, kadın işsizlik oranının
erkek işsizlik oranına göre oldukça farklı olması, bu derecede büyük krizlerden
kadınların ve genç nüfusun daha fazla etkilendiğini de söyleyebiliriz.
3.
İstihdam Oranı
Avrupa
Birliği genelinde istihdam oranına bakarsak, aktif nüfusun yüzde kaçının
istihdam edilebildiğini ifade eden bu istatistik de çalışma hayatını gösteren
önemli bir göstergedir. İş gücüne katılımdan farklı olarak bu istatistiksel
veride iş arayışında olmayan kişiler bulunmaktadır. Bu anlamda işgücüne
katılımın istatistiği çalışma yaşamından uzun süreli kopan kişileri de ele
alması açısından daha fazla bilgi içermektedir.
Diğer
yandan istihdam oranı yanında kayıt dışı istihdam oranını da incelemek
gereklidir. Örneğin; yapılan bir araştırmada göçmenlerin de dahil olduğu bir
ortamda tahmin edilenin aksine kayıt dışı çalışan erkek oranının %4,1 olduğu
durumda, kayıt dışı çalışan kadın oranının %5,1 ile daha yüksek olduğu
görülmektedir. Kayıt
dışı çalışmanın en temel sorunu çalışma şartlarının normal çalışanlara oranla
çok kötü olması ve özlük haklarından faydalanamama durumudur. Bu durum
yazımızın ilerleyen kısımlarında inceleyeceğimiz, kadın istihdamının sektörel
ve mesleki dağılımı bölümünde daha detaylı ele alınacaktır.
4. Ücret Düzeyi
Avrupa
Birliği’nde kuruluş ve sonrası büyümede yasal düzenlemeler ve standartlar
önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle üye ülkelerin uyumlaştırılması süreci
Topluluğun önceliğini ekonomiye vermesinin yanında Tek Avrupa düşüncesi için
aşılması gereken bir eşiktir. Cinsiyet ayrımcılığı konusundaki temel mevzuata
baktığımızda, 8 Mart 2005 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen altı
öncelikli alanda kadın erkek eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik
somut eylemlere yer verilen “2006-2010 Kadın ve Erkekler Arasında Eşitlik İçin
Yol Haritası” kabul edilmiştir. Bu yol haritasında; “kadın ve erkek için eşit
ekonomik bağımsızlığın sağlanması” ve “iş yaşamı, özel yaşam ve aile yaşamının
uyumlaştırılması” temel amaçları oluşturmaktadır. Diğer taraftan, Avrupa Birliğinin
tüm ortak politika alanlarında cinsiyete dayalı eşitliğin yerleştirilmesi
hedeflenmiştir. Günümüzde Avrupa Birliği’nde kadın erkek eşitliği üç direktif
tarafından sağlanmaktadır;
Eşit
Ücret Direktifi: Direktif uygulamaya ilişkin üye ülkelerin
kanunlarının uyumlulaştırılmasına yönelik olup kadınlar ve erkekler için eşit
ücret ilkesini benimsemiştir. Bir işverenin, aynı işi yapan kişilere farklı
ücret ödemesinin yasak olduğunu belirtir. Bu nedenle ücret ödenmesinde kadın ve
erkek arasında ayrım yapılmaz. (75/117/EEC Sayılı Avrupa Birliği Direktifi)
Eşit
Muamele Direktifi: İstihdam, mesleki eğitim ve çalışma
şartları gibi uygulamalarda kadın ve erkek arasında ayrım yapılmaz. Her türlü
meslek ve eğitim faaliyetine kadın ve erkeğin eşit erişimi sağlanmalıdır. Bir
kadının hamilelik ve annelik gerekçesiyle işine son verilemez. Her iki
direktife göre gereken tedbirleri hem işverenler hem de üye devletler sağlanmak
zorundadır. (76/207/EC Sayılı Avrupa Birliği Direktifi)
Eşit
Sosyal Güvenlik Direktifi: Bu direktif serbest meslek sahipleri
de dahil olmak üzere çalışan nüfusun hastalık, analık, yaşlılık, sakatlık gibi
durumlarda korunmasını kapsamaktadır. Amacı sosyal güvenlik sisteminde kadın
erkek eşitliğini sağlamaktır. (86/378/EEC Sayılı Avrupa Birliği Direktifi)
Avrupa Birliğinin mevzuat anlamında bu
konuda günümüz dünyasında yeterli standartlara sahip olduğu söylenebilmektedir.
Ancak, ülkeler arasındaki farklılıkların devam etmesi gösteriyor ki, mevzuat
konusunda yapılan düzenlemeler ile cinsiyet ayrımcılığı mücadelesi yalnızca
belli düzeyde iyileşme sağlayabilmekte, asıl iyileşmenin toplumsal gelişmişlik
düzeyinin arttırılması ile uzun zamana yayıldığı görülmektedir.
Mevzuat düzenlemelerine
rağmen kadın ve erkek arasındaki ücret eşitsizliği cinsiyete dayalı ücret farkı
oranına bakıldığında daha iyi anlaşılmaktadır. Cinsiyete dayalı ücret farkı;
erkek ve kadın arasındaki ücret farkının erkek ücreti içindeki yüzdesi olarak
tanımlanmaktadır. Kadınların işgücüne katılımı konusundaki adımların atılması
ve görece iyileşmenin sağlanması yönündeki başarıya, Avrupa Birliği nüfusunun
yaşlanmasıyla daha kolay ulaşılabilmektedir. Ancak, ücret eşitliği konusunda
iyileşmeye ulaşmak aynı kolaylıkla gerçekleşmemektedir.
2017 yılı itibariyle
Avrupa Birliği’nde kadınlar, ortalama brüt saatlik ücretler bağlamında
erkeklere göre %16 daha az kazanmaktadır. Tüm üye ülkelerde kadınlar erkeklere
göre daha az kazanmaktadır, ancak en yüksek farklara baktığımızda ise Estonya
%25, Çekya %21, Almanya %21, Birleşik Krallık %21, Avusturya’yı %19
seviyelerinde görmekteyiz. En düşük farkın mevcut olduğu ülkeler ise Romanya
%3,5, İtalya ve Lüksemburg %5 ile Belçika %6 olarak söylenebilir. Bu verilere
istinaden kadınların çalışma hayatına katılmasıyla cinsiyet eşitsizliğinin bitirilemeyeceğini
belirtebiliriz.
Aşağıdaki tabloda Avrupa
Birliği geneli 28 ülke ve üye ülkelerin 2014, 2015, 2016 ve 2017 yılları
itibariyle ortalama brüt saatlik ödenen ücretlerin kadınlara göre erkeklerin
yüzde kaç fazla ücret aldığını gösteren istatistiki verileri görebilmekteyiz.
Yer/Zaman
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
Avrupa Birliği
28
|
16,6
|
16,5
|
16,3
|
16,0
|
Belçika
|
6,6
|
6,5
|
6,1
|
6,0
|
Bulgaristan
|
14,2
|
15,4
|
14,4
|
13,6
|
Çekya
|
22,5
|
22,5
|
21,5
|
21,1
|
Danimarka
|
16,0
|
15,1
|
15,0
|
14,7
|
Almanya
|
22,3
|
22
|
21,5
|
21
|
Estonya
|
28,1
|
26,9
|
25,3
|
25,6
|
İrlanda
|
13,9
|
:
|
:
|
:
|
Yunanistan
|
12,5
|
:
|
:
|
:
|
İspanya
|
14,9
|
14,2
|
15,1
|
15,1
|
Fransa
|
15,5
|
15,3
|
15,3
|
15,4
|
Hırvatistan
|
8,7
|
:
|
11,1
|
11,6
|
İtalya
|
6,1
|
5,5
|
5,3
|
5
|
Kıbrıs Rum
Kesimi
|
14,2
|
14,0
|
13,9
|
13,7
|
Letonya
|
17,3
|
17,0
|
17,0
|
15,7
|
Yer/Zaman
|
2014
|
2015
|
2016
|
2017
|
Litvanya
|
13,3
|
14,2
|
14,4
|
15,2
|
Lüksemburg
|
5,4
|
5,5
|
5,5
|
5,0
|
Macaristan
|
15,1
|
14,0
|
14,0
|
14,2
|
Malta
|
10,6
|
10,4
|
11,0
|
12,2
|
Hollanda
|
16,2
|
16,1
|
15,6
|
15,2
|
Avusturya
|
22,2
|
21,7
|
20,1
|
19,9
|
Polonya
|
7,7
|
7,4
|
7,2
|
7,2
|
Portekiz
|
14,9
|
17,8
|
17,5
|
16,3
|
Romanya
|
4,5
|
5,8
|
5,2
|
3,5
|
Slovenya
|
7,0
|
8,1
|
7,8
|
8,0
|
Slovakya
|
19,7
|
19,6
|
19,0
|
19,8
|
Finlandiya
|
18,4
|
17,6
|
17,4
|
16,7
|
İsveç
|
13,8
|
14,0
|
13,3
|
12,6
|
Birleşik
Krallık
|
20,9
|
21,0
|
20,7
|
20,8
|
Kaynak:
EuroStatGender Pay Gap Tablo-6
|
Diğer taraftan mesleki
olarak da ücret eşitsizliğinin farklı düzeylerde olduğunu da belirtmek
gerekmektedir. “Yönetici ve profesyonel meslek gruplarında ücret eşitsizliğinin
diğer meslek gruplarındaki eşitsizlikten daha fazla olduğu görülmektedir.
Cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğinin en az olduğu meslek grupları ise hizmet
ve satış elemanları, nitelik gerektirmeyen meslekler ve büro hizmetlerinde
çalışan elemanlardır.” Kadınların yüksek öğrenim düzeyine sahip olduğu Avrupa Birliği ülkelerinde bile
cinsiyete dayalı ücret farklılığının yüksek olması bu farkın çok çeşitli
nedenlere dayandığını göstermektedir. Özellikle bu nedenler arasında; kadınların
ücretsiz çalışma saatlerinin erkeklere kıyasla daha fazla olması, kadınların
erkeklere kıyasla daha az promosyon (ödül) alması, kadınların çocuk ve yaşlı
bakımı için işlerine ve kariyerlerine ara ya da son vermek zorunda olması,
kadınların iş yerinde terfi etmede karşılaştıkları cam tavan sendromu gibi
nedenler sayılabilir. Eşit ücret konusu temel bir insan hakları meselesi olup, hukuk devleti olmanın
da bir gereğidir.
5.
Kadın İstihdamının Sektörel Dağılımı
Kadınların belli sektörlerde yoğunlaşması
ve belli sektörlerde az olmasının önemli bir sonucu ücret eşitsizliğini
doğurmasıdır. AB Komisyonu tarafından yayınlanan bir raporda ayrışmayı ölçmek
ve zaman içerisindeki değişimini izlemek amacıyla kullanılan indekslerden biri
Karmel and Mac Lachlan IP indeksidir. Yüzdelik şartlarda, IP indeksi 0-50
arasında değişmektedir. IP indeksi genellikle AB istihdam stratejisi içinde
ayrışmayı izlemek için kullanılan göstergedir. Ayrıca, bu indeks kadınların ve
erkeklerin meslekler ve sektörler arasında daha dengeli dağılımını
gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulabilen istihdam edilen nüfus oranını
yorumlayabilmektedir. Bir bütün olarak AB için IP indeksi ile ölçülen ayrışma
hala göreceli bir şekilde yüksektir. IP indeks değeri mesleki ayrışma için
%25,3 ve sektörel ayrışma için %18,3’tür. Bununla birlikte, en fazla ve en
düşük ayrışmanın yaşandığı ülkeler arasında yaklaşık %10 puanlık bir açıkla,
farklılıklar genişliğini korumaktadır. Yüksek ayrışmanın olduğu dört ülke Estonya,
Slovakya, Letonya ve Finlandiya iken, en düşük ayrışmanın yaşandığı ülkeler
Yunanistan, Romanya, Malta ve İtalya’dır. Burada görülen durum kadın istihdamın arttığı durumda, kadınların sektörel
ayrışmasının da arttığı gerçeğidir. Yazının ilk bölümleri ve buradaki ayrışma
verisinden de görüleceği üzere, Estonya, Slovakya, Letonya ve Finlandiya’da
kadınların istihdama katılımının Yunanistan, Romanya, Malta ve İtalya’dan
oldukça yüksek olduğu açıktır.
6.
Kadın İstihdamının Mesleki Dağılımı
Avrupa Birliğinin sosyal ve ekonomik
durumu nedeniyle kadın istihdamında iyileşme kolay sağlanabilmekte, ancak
ayrımcılığın diğer bir boyutu olan kadın istihdamının mesleki dağılımına
bakıldığında ise çok fazla eksiğin bulunduğu görülmektedir. Daha önceki
bölümlerde belirttiğimiz ücret eşitsizliğini oluşturan en önemli faktörlerden
biri kadınların mesleki ayrımcılıkla karşılaşmasıdır. Günlük hayatta karşımıza
çıkan toplumsal cinsiyet kavramı nedeniyle kadınlara uygun görülen mesleklere
örnek vermek gerekirse; öğretmenlik, hemşirelik gibi meslekleri sayabiliriz. Bu
duruma karşılık belli meslek grupları için de kadınlara “uygun görülmeyen”
düşüncesi yine toplumsal cinsiyet kavramı nedeniyle var olabilmektedir. Her iki
durumda bu alanlarda çalışmak isteyen karşıt cins için engel oluşturmaktadır.
Sonuç olarak, kadın ve erkeğin istemediği alanlarda çalışması durumu nedeniyle
oluşan düşük verimlilik ülkenin ekonomisi etkileyen bir unsur olarak
sayılabilir. Diğer yandan, mesleki ayrımcılığın başka bir boyutu da kadınlara
yüklenen sorumluluklara bağlı olarak onların daha fazla kısmi zamanlı çalışma
yaşamına yönlendirilmesidir.
Cinsiyete dayalı mesleki
ayrışma konusunda üzerinden durulması gereken bir diğer olgu kısmi zamanlı ve
tam zamanlı mesleklerdeki ayrışmadır. Kısmi zamanlı çalışmanın geçmişe göre arttığı
bir ortamda, kadının tam zamanlı meslekler yerine kısmi zamanlı mesleklerde
çalışması farklı sebeplerden kaynaklanabilmektedir. Avrupa İstatistik Ofisi
verilerine göre Avrupa Birliğinde 2006 yılında istihdam edilenlerin %18,8’i
kısmi zamanlı mesleklerde istihdam edilirken, 2015 yılında bu oran %22’ye
çıkmıştır. Ayrıca, aşağıdaki tabloda görüleceği üzere 2018 yılı itibariyle
15-64 yaş arası çalışan kadınların %31,7’si kısmi zamanlı olarak çalışmakta,
erkeklerin ise yalnızca %8,8’i kısmi zamanlı olarak istihdam edilmektedir.
Kısmi zamanlı çalışmanın cinsiyet ayrımcılığı açısından incelenmesi konusunda
farklı görüşler bulunmaktadır. Bazıları bunun bir gösterge olarak kabul
edilmesinin doğru olmadığını söylemekte, bazıları ise bir gösterge olarak kabul
etmektedir. Bu noktadaki önemli ayrım kısmi zamanlı çalışan kadınların kendi
tercihleri ile mi kısmi zamanlı çalıştığı, yoksa şartlar gereği mi kısmi
zamanlı çalışmaya yöneldiği veya yönlendirildiğini değerlendirebilmektir.
Yer/Cinsiyet
|
Toplam
|
Erkek
|
Kadın
|
Avrupa Birliği
|
19,4
|
8,8
|
31,7
|
Belçika
|
24,5
|
10,2
|
41,2
|
Bulgaristan
|
2,2
|
2,0
|
2,4
|
Çekya
|
6,2
|
2,4
|
10,9
|
Danimarka
|
25,3
|
16,2
|
35,3
|
Almanya
|
26,9
|
9,7
|
46,4
|
Estonya
|
9,5
|
6,0
|
13,3
|
İrlanda
|
20,1
|
10,9
|
30,6
|
Yunanistan
|
9,7
|
6,6
|
14,1
|
İspanya
|
14,9
|
7,2
|
24,1
|
Fransa
|
18,2
|
7,7
|
29,6
|
Hırvatistan
|
4,8
|
3,8
|
6,0
|
İtalya
|
18,5
|
8,3
|
32,5
|
Kıbrıs Rum
Kesimi
|
12,2
|
9,1
|
15,6
|
Letonya
|
7,7
|
4,8
|
10,6
|
Litvanya
|
7,6
|
5,7
|
9,4
|
Lüksemburg
|
19,6
|
6,1
|
35,3
|
Macaristan
|
4,3
|
2,7
|
6,3
|
Malta
|
13,7
|
6,3
|
24,6
|
Hollanda
|
49,8
|
27,0
|
75,8
|
Avusturya
|
27,9
|
10,6
|
47,2
|
Polonya
|
6,6
|
3,7
|
10,0
|
Portekiz
|
8,9
|
6,1
|
11,7
|
Romanya
|
6,8
|
6,7
|
6,9
|
Slovenya
|
10,3
|
6,7
|
14,5
|
Slovakya
|
5,8
|
4,0
|
8,0
|
Finlandiya
|
15,1
|
9,9
|
20,5
|
İsveç
|
23,3
|
13,1
|
34,4
|
Birleşik
Krallık
|
24,9
|
11,1
|
40,4
|
EuroStat 2018
Part Time Employment as percentage of Total Employment.Tablo-7
|
Kısmi
Zamanlı Çalışma ile ilgili bir diğer önemli bilgi ise, çocuk sayısı arttıkça
kısmi zamanlı çalışan kadınların oranı artarken, aynı durumda erkeklerin
oranının ise değişmemesidir. Bu durum kadınlara yüklenen ailevi sorumluluğun
Avrupa Birliği genelinde de halen var olduğunu anlatan önemli bir göstergedir.
Aşağıdaki grafikte, 2014 yılı itibariyle Avrupa İstatistik Ofisi tarafından
yapılan araştırmada, çocuksuz 25-49 yaş arası erkek ve kadınlar arasındaki
kısmi zamanlı çalışma oran farkı %11,8 iken, 3 çocuk ve daha fazla çocuk sahibi
olan erkek ve kadınlar arasındaki kısmi zamanlı çalışma oran farkı %38,1’e
ulaşmaktadır. Bu durum çocuk sayısı arttıkça kadınların zorunlu olarak kısmi
zamanlı çalışmayı seçtiklerini göstermektedir.
7.
Yoksulluk Oranı
Yoksulluk
sorunu dünyadaki önemli sorunlardan biridir. Avrupa Birliği gibi dünyanın en
gelişmiş toplumlarında bile bu sorun sürmektedir. Dünya genelinde küreselleşme
süreciyle ortaya konan neo-liberal politikaların tüm dünyaya hâkim olması
sebebiyle yapılan özelleştirmeler ve artan rekabet hem gelişmiş ülkelerde hem
de az gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların hayat şartlarını olumsuz
etkilemiştir. Diğer yandan teknolojik gelişmelere bağlı olarak insan gücünün
yerini, yeni makinelerin ve bilgisayarların alması, diğer yandan ekonomik
politikalar sonucunda kaynakların dengesiz dağılımı, insanların daha da
yoksullaşmasına ve bazı kesimlerin en temel gereksinimlerini bile
karşılayamamasına neden olabilmektedir.
Özellikle
cinsiyet ayrımcılığına bağlı olarak kadınların bazı imkanlara erişimindeki
zorlukları ve bazı haklarından mahrum bırakılması nedeniyle, daha zor şartlar
altında kayıt dışı olarak çalışmalarına sebep olmaktadır. Ayrıca, halen ev ve
çocuk bakımı gibi sorumlulukları üstlenmeleri nedeniyle iş olanaklarından uzak
kalmalarına yol açmaktadır.
2017 yılına ait
yayımlanmış verilerde yoksul kalma ve sosyal dışlanmışlık riski olanların kadın
ve erkek oranını görebilmekteyiz. Avrupa Birliği genelinde ve neredeyse tüm
ülkelerde kadınların yoksul kalma riski erkeklere göre daha fazla olarak
hesaplanmıştır. Ortalama olarak %2’lik bir fark bulunmakla birlikte,
Bulgaristan, Estonya, Letonya gibi ülkelerde %5 civarına ulaşan farkların bulunduğu
görülmektedir. Danimarka’da ise erkeklerin %1 oran farkıyla daha fazla yoksul
kalma riski bulunmaktadır.
Kadın
yoksulluk oranını azaltmanın yolu elbette ki öncelikle kadınların istihdam
oranının arttırılması sayesinde olabilecektir. Avrupa Birliğinin cinsiyet
eşitliğinin sağlanması ile programlarında neden önceliği kadınların çalışma
yaşamına katılımına verdiği bu bağlamda anlaşılabilmektedir. Yoksulluk ve kadın
yoksulluğunun sorununun çözülebilmesi için öncelikle ülkeler tarafından kaynak
ve gelirin adil dağılımını sağlayacak politikaların acil olarak hayata
geçirilmesi, üretim ve istihdamın arttırılması gerekmektedir.
Yoksulluk
olgusu yanında kadınların mülkiyet edinmesi konusunda da geçmişten günümüze
süregelen bir ayrımcılık söz konusudur. Avrupa Birliği genelinde tarımsal işlerin yönetimi %28 oranında kadınlar
tarafından gerçekleştirilmektedir. Üye ülkelerde ise bu oran çok
farklılaşmaktadır. Hatta bu konu üye ülkeler arasında belki de ayrışmanın
oldukça yüksek olduğu alanlardan biri olarak kabul edilebilir. Hollanda’da
kadınlar tarafından yönetilen tarımsal işletme oranı %5 civarındayken,
Litvanya’da bu oran %47 seviyesinde görülmektedir. Avrupa Parlamentosu Vatandaş
Hakları ve Anayasal İşler Politika Departmanı tarafından hazırlanan raporda,
kadın tarımsal işletme sahiplerinin ortalama 6.4 hektar arazisi bulunurken,
erkek tarımsal işletme sahiplerinin ise 14.4 hektar ortalama araziye sahip
olduğu belirtilmektedir. Bu duruma göre, kadınların tarımsal işletme sahipliği oranına baktığımızda
Avrupa Birliği genelinde mülkiyet konusunda da cinsiyet ayrımcılığının mevcut
olduğu açıktır. Uzun vadeli hedefler içerisinde çalışma hayatına dahil olması
sağlanan kadınların, artık mülkiyet konusunda da cinsiyet eşitliği hedefini
koyması gerekmektedir.
SONUÇ
Kuruluşundan
günümüze oldukça büyük değişimler gösteren ve ekonomik işbirliği olarak
başlayıp daha sonra adım adım ortak değerlerin oluşturulmasıyla ve tek Avrupa
fikrinin bir ürünü olan Avrupa Birliğinde cinsiyet ayrımcılığı meselesi ciddi
olarak ele alınmaktadır. Özellikle yazıda yer alan grafiklerin alınmış olduğu Avrupa
Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü ve hazırlanan Avrupa Komisyonu raporlarında sürecin
takibinin ilgili kurumlarca detaylı bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Ancak,
Avrupa Birliği genelinde cinsiyet ayrımcılığı halen devam etmektedir. Konuyla
ilgili mevzuat alanında ortak standartların oluşturulması belli oranda hızlı
bir şekilde gerçekleştirilebilirken, cinsiyet ayrımcılığı meselesinde ülkeler
arasındaki farkların da halen önemli düzeyde olduğu görülmektedir. Avrupa
Birliği genelinde cinsiyet ayrımcılığı göstergelerini incelediğimiz bu çalışmada,
öncelikle işgücüne katılım oranı, işsizlik ve istihdam oranına baktığımızda
görece iyileşmenin sağlanmış olduğunu görmekteyiz. Avrupa Birliği oluşum süreci
boyunca temel dayanağı olan ekonomik gelişmeye önem verme önceliği ilkesinin
kadınlara yönelik ayrımcılığın giderilmesi yöntemlerinde de ortaya çıkmaktadır.
Bu sebeple, ilgili kurumlarca düzenlenen raporlarda öncelik verilen
istatistikler kadınların işgücüne katılması gibi veriler olmaktadır. Avrupa
Birliği’nin ekonomik gelişme önceliği kadınların iş yaşamına girmesini sağlamak
konusunda başarılı olabiliyorken, bu başarının aynı düzeyde ücret eşitsizliği,
kadınların sektörel ve mesleki dağılımı ve buna bağlı ortaya çıkan yoksulluk ve
mülkiyet konularında ise yeterli olmadığı yazıda sunulan verilerden
görülebilmektedir. Bu alanlarda iyileşmenin sağlanması için toplumların sosyal
ve kültürel anlayışlarının da değişmesi gerektiğinden daha fazla çaba ve zaman gerektiği
de açıktır. Avrupa Birliği kuruluşlarının kadınların çalışma yaşamına katılması
ve istihdam edilmesi bağlamında gerçekleştirdiği iyileşmeden sonra, önümüzdeki
süreçte diğer alanlarda cinsiyet ayrımcılığının giderilmesi konusuna
yönelmesinin bu mücadelede daha etkili olması beklenmelidir.
KAYNAKÇA
Ceylan,
Ataman B. (2017), “Cinsiyetler Arasındaki Ücret Farkını Kapatmaya Yönelik
Avrupa Birliği Politikası ve Stratejileri, İşgücü Piyasasına ve Ekonomiye
Etkileri, AB Ülkelerinden İyi Uygulamalar”, http://www.abbilgi.eu/tr/assets/docs/equal-pay-equal-work-publication-tr-final.pdf
EIGE,
Gender Statistics Database, https://eige.europa.eu/gender-statistics/dgs
European
Commission Publications (Directorate - General for Justice and Consumers),
(2017, 2018, 2019) Report on equality between women and men in the EU, 2017,
2018, 2019.
EU,
‘Council Directive 75/117/EEC of 10 February 1975 on the approximation of
thelaws of the Member States relating to the application of the principle of
equal pay for men and women,’ https://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31975L0117:EN:HTML
EU, ‘Council Directive 86/378/EEC of
24 July 1986 on the implementation of theprinciple of equal treatment for men
and women in occupational social security schemes,’https://eurlex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31986L0378:EN:HTML
EU, ‘Council Directive 76/207/EEC of
9 February 1976 on theimplementation of theprinciple of equal treatment for men
and women as regards Access to employment, vocational training and promotion,
and working conditions, https://eur-lex.europa.eu/eli/dir/1976/207/oj
Gerşil,
Gülşen. (2015) “Küresel Boyutta Yoksulluk ve Kadın Yoksulluğu.” Journal
of Management & Economics 22 (1): 159–81.
Gouvias
D, Michail E. (2012) “Female Unemployment in Greece, in times of crisis -
Thecase of Rhodes and the subsidised placement schemes for unemployed women.
Journal of Critical Studies in Business &Society.” 2012;3(1):53-76.
MireiaJulià,
FrancescBelvis, AlejandraVives, Gemma Tarafa, JoanBenach, (2019) “Informal employees
in the European Union: working conditions, employment precariousness and health,”Journal
of PublicHealth, Volume 41, Issue 2, June 2019, Pages e141–e151.
Murat,
Güven. (2017) “Sürdürülebi̇li̇r Kalkınma 2030 Gündemi̇ Bağlamında Çalışma Hayatında
Ci̇nsi̇yete Dayalı Ayrımcılık.” Sosyal Bilimler Enstitüsü- Sosyal Bilimler
Dergisi 7 (13): 7–36.
Şahin,
L. (2009) “Avrupa Birliği ve Türkiye İşgücü Piyasalarının Karşılaştırmalı
Analizi” Kamu-İş Dergisi, 10(3), ss:131-175.
Şen,
Mustafa. (2018) “Cinsiyete Dayalı Ücret Eşitsizliğinin Avrupa Birliği Ve
Türkiye Kapsamında Değerlendirilmesi.” Sosyal Politika Çalısmaları Dergisi,
no. 41 (July 2018): 295.
Policy
Department for Citizens’ Rights and Constitutional Affairs, (2019) “The
Professional status of rural women in the EU” May 2019, 35-37.
Uçak,
A, Sart, G, Sezgin, F. (2018). “Avrupa Birliği Ülkelerinde İşsizlik
Oranlarının Cinsiyet Ve Eğitim Düzeyine Göre İstatistiksel Analizi.” Trakya
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,7(1), 153-163.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder