Weber modeline ilişkin değerlendirmeler, başlıca şu noktalarda toplanabilir.
Weber, bürokrasiyi “ideal tip” olarak ele almıştır. Bu nedenle Weber’in bürokrasi kavramı, bütün mevcut bürokrasilerin özelliğini taşımamakta ve hepsini temsil etmemektedir. Mükemmel bir bürokratikleşme bütünüyle gerçekleşmeyeceğine göre, Weber’in tanımladığı bürokrasi tipine uyan bir örgüt biçimi de bulunmayacak demektir. Böylece Weber’in modeli, “sosyal realiteyi” tam olarak yansıtmayan metodolojik bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bununla beraber Weber’in bürokrasi analizi, ampirik araştırmalar için bir model niteliğinde görülebilir. Ve günümüz örgütlerinin bu modele ne ölçüde uydukları değerlendirilebilir. Modern örgütlerdeki bürokratik davranış biçimi, Weber’in düşündüğünden oldukça farklıdır. Sanıldığı gibi bürokrasi, rasyonel olarak işlememektedir. Üst düzey yöneticilerin çoğu, teknik yetenekten yoksundur. Bürokraside keyfi olarak konulmuş kurallar bulunmaktadır. Bürokratik örgütlerde informel (gayri resmi) yapı, formel (resmi – biçimsel) yapının yerini almakta ya da onu alt üst etmektedir.
Weber’in analizi, yalnızca formel bürokratik örgütleri kapsamaktadır. Örgütlerin formel yapısı, yasalar ve idari düzenlemelerle tanımlanmakta ve belirlenmektedir. Weber bürokratik örgütlerin içindeki informel ilişkileri ve uygulamaları dikkate almamıştır. Ona göre, resmen belirlenmiş kural ve ilişkilerden sapma, istisnai ve bireysel durumlarla ilgilidir. Oysa, daha sonra yapılan araştırmalar bu yaklaşımın yanlış olduğunu göstermektedir.
Weber’e göre formel yapıdan sapma, idari verimliliğe zarar verir. Oysa, örgütlerdeki bir takım gayri resmi ilişkiler ve uygulamalar, genellikle verimli çalışmaya katkı sağlamaktadır. Weber, bürokrasiyi, içinde çalışanlardan bağımsız ve soyut bir yapı olarak ele almıştır. Bu yüzden, resmi bir yapı olan bürokratik örgüt ile çalışanlar arasındaki psikolojik çalışmalara değinmemiştir.
Weber, İşbölümüne dayalı uzmanlığın, resmi hiyerarşik otoriteyi etkisiz hale getirebileceğinin farkına varamamıştır. Üst düzeydeki resmi otorite, uygulamada teknik konularda uzman olan astlara bağımlı hale gelmektedir. Günümüzde otoritenin en önemli kaynaklarından biri, uzmanlık ya da bilgidir. Çünkü bilgi, resmi otoriteden daha güçlü etkiye sahiptir.
Weber’in ideal tip bürokrasi analizi, günümüz otoritelerinin pek azında kullanılabilir. Çünkü bu analiz, toplumlar arasındaki geniş kültürel farklılıkları dikkate almamıştır. Bürokrasi, içinde bulunduğu çevreden soyutlanarak incelenemez; o toplumun kültürel, siyasal, ekonomik, sosyal ve tarihi özelliklerinin ya da şartlarının izlerini taşır.
Weber’e göre örgütlerdeki etkinliği sağlamak için, işlemlerin resmi kurallara sıkı bir şekilde bağlı kalınarak yürütülmesi gerekir. Kurallara katı bir şekilde bağlılığın, kuşkusuz bazı olumlu sonuçları olsa da, olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Her şeyden önce, ayrıntılı kurallar ve resmi işlemlerin bunlara aynen uydurulması gayretleri, memurların girişim gücünü ve takdir yetkilerini sınırlamakta ve dolaysıyla yönetimin, değişen şartlara uyum sağlamasını engelleyebilmektedir.
Bürokraside kurallar, zaman içinde kemikleşir ve değişen şartlara karşı bir direnç oluşturur. Ancak bürokrasi dışından bir otorite, onu yeni şartlara uyduracak reformlar başlatabilir. Öte yandan, ayrıntılı kurallar, çalışanların kendi kendilerini disipline etme yeteneğini geliştirmediği gibi, iyi yönetim geleneklerinin oluşmasını da önleyebilir. Bu nedenle etkin yönetim metodu, kişilerin kendi kendilerini disipline etme yeteneğini geliştirici ve çalışmaları motive edici nitelikte olmalıdır.
Genele olarak bütün bürokrasiler muhafazakârdır. Hangi parti iktidarda olursa olsun, bürokrasinin muhafâzakar tutumundan dolayı, reformcu programını uygulamakta güçlük çeker. Bürokrasinin bu davranışına “bürokratik konservatizm” denilir.
Weber’in yasal – rasyonel bürokrasisi, Batıdaki kurumsal gelişmeler göz önünde tutularak ortaya konulmuş ve daha çok sanayi toplumu için geçerli bir modeldir. Formel, aşırı kuralcı, katı hiyerarşik ve merkeziyetçi olan bu model, günümüz toplumlarının şartlarına ve ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Bu nedenle 1980’den sonra çok yönlü, yoğun ve özünü değiştirecek eleştirilere muhatap olmuş ve dolaysıyla yeni bir yapılanma süreci içine girmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder