dış ödemeler açığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dış ödemeler açığı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2011 Pazartesi

Dış Ödemeler Bilançosu

Balance of Payments

Parasal uluslarası iktisat teorisinin en temel konularından birisi dış ödemeler bilançosudur. Ülkenin uluslar arası ekonomik ve mali işlemlerinin gruplandırılarak incelenmesi, dış ödemeler açığı veya fazlası, dış dengesizliklerin giderilmesi gibi konular bu çerçevede ele alınan temel konulardır.

Dış ödemeler bilançosu ya da dış ödemeler dengesi (balance of payments) ülkelerin belirli bir dönem içerisindeki dış ekonomik ve mali ilişkilerinin durumunu göstermektedir. Ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları gibi işlemler dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirlerin dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup olmadığı incelenir. Bir ülkenin dış ödemeler bilançosundaki denge veya dengesizlik, o ülkenin uluslarası ödeme gücündeki iyileşmeyi ya da bozulmaları yansıtmaktadır. Bu nedenle, dış ödemeler bilançosu bir ülkenin uluslararası alanda ekonomik ve mali itibarını ifade etmektedir. Dış ödemeler dengesi, uygulanan ekonomik ve mali politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, hükümetlerin ekonomik politika uygulamalarındaki başarılarının bir göstergesi olarak değerlendirilir.

Dış ödemeler bilançosundaki bir açık veya fazla oluşması durumu, ülke ekonomisi açısından geniş kapsamlı etkiler doğurmaktadır. Örnek vermek gerekirse, *ülkedeki milli gelir, çalışma düzeyi, kalkınma hızı, döviz kurları, enflasyon oranı, ücret artışları, gelir dağılımı ve dış borçlar gibi temel ekonomik değişkenler dış ödemeler dengesiyle büyük oranda ilişkilidir.

Sonuç olarak, ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin sağlıklı bir yolda gidip gitmediğinin belirlenmesi, eğer bir sorun varsa gerekli önlemlerin zamanında alınması ve politikalar düzenlemelerinin yapılması maksadıyla, ödemeler bilançosu istatistiklerinin sürekli izlenmesi gereklidir.

Arz ettiği büyük önem dolayısıyla ülkenin ticari, mali ve parasal politikalarını belirleyen veya uygulayan kuruluşlar (örneğin Maliye Bakanlığı, Hazine, Merkez Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı vs. gibi) dış ödemeler dengesindeki gelişmelerle yakından ilgilidirler. Bazı hükümet uygulamaları ise doğrudan dış denge durumundaki gelişmelere tepki niteliğindedir.

Örnek olarak, *bir dış açık veya fazlanın döviz kurlarını etkilememesi için merkez bankasının döviz piyasasına müdahalede bulunması durumunda olduğu gibi.

Aslında, ekonomik ve mali politikaların belirlenmesinde yalnızca ülkenin kendi dış denge durumunun izlenmesi yeterli olmayacaktır. Çünkü günümüzde dünya ekonomisinin genel gidişi ve yakın ilişkilerde bulunduğu ülkeler gibi bir ülkenin dışarıya daha bağımlı bir halde olduğunu unutmamak gereklidir.

Dış ödemeler bilançosu yalnızca hükümet yetkilileri açısından değil, dış ticaret ve yatırımlarla ilgili tüm kişi, firma ve kuruluşlar bakımından da önemli bir gösterge olmaktadır. İthalatçı ve ihracatçı firmaların ulusal para cinsinden gelir ve gider hesapları doğal olarak kur değişmelerinin etkisi altında kalmaktadır. Ayrıca, ana ülkenin veya onun ticaret ortaklarının bir döviz darboğazı içinde bulunmaları durumunda, dış ticaret ve kambiyo kısıtlamalarının gündeme gelmesi olasılık dahilindedir. Bunun anlamı iş adamlarının maliyet ve kâr hesaplamarında ve yatırım plânları üzerinde beklenmedik etkilerin oluşmasıdır.

Bunun gibi, yabancı tahvil, hisse senedi, hazine bonosu, banka mevduatı biçimindeki uzun veya kısa vadeli mali varlıklara yatırımda bulunmak isteyenler ile birlikte, yabancı ülkelere doğrudan sermaye yatırımı yapmayı plânlayanlar da, ödemeler dengesindeki gelişmelerle ilgilenirler.

Örnek olarak, yabancı bir menkul değer (tahvil veya hisse senedi) satın alan yerli yatırımcılar, ilgili menkulün bağlı olduğu dövizin kurunda beklenmedik bir düşüşten zarara uğrarlar. Bunun gibi durumlarda, yatırım yapılan ülkede şiddetli bir döviz ihtiyacı yaşanması, yabancı şirketlerin kâr transferleri üzerine sınırlamalar konulması ile de sonuçlanabilir.

Geleneksel teoriye göre, bir ülkenin parasının dış değerindeki değişmelerle onun gerçekleştirdiği ticaret akımları arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. *Dış ticaret fazlası veren ülkelerin paraları döviz piyasalarında değer kazanırken, ticaret bilançosu açık veren ülkelerin paraları da değer kaybeder.

Günümüzde ulusal paranın dış değerindeki değişmeler açısından ülkenin uluslarası ticaret akımları yanında sermaye akımlarına da büyük önem verilmektedir. Bu alandaki gelişmeleri de ödemeler bilançosu vasıtasıyla izlemek gereklidir.

Verilen örneklere dayanarak, çeşitli ülkelerde halkların ve iş çevrelerinin neden ödemeler bilançosu istatistiklerine duyarlılık gösterdiğini anlamış bulunuyoruz. Fakat, bunların da ötesinde konunun uluslarası ekonomik ve mali örgütlerle ilgili yönü de mevcuttur. Dünya Bankası veya Uluslarası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara kredi için başvuran ülkelerin, dış ödeme bilançoları ve genel olarak izledikleri iç ve dış ekonomik politikalar, bu kuruluşlar tarafından detaylı olarak incelenmektedir. Bu şekilde kendilerine iç ve dış dengelerini sağlayacak politika değişiklikleri tavsiye edilir.

Hatırlanması gereken bir nokta ise, ödemeler dengesine karşı duyulan bu ilginin yalnızca günümüze özgü bir şey olmadığıdır. Özellikle 17. Ve 18. Yüzyıllarda Merkantalistler dış denge durumuyla yakından ilgilenmişlerdi. Onların temel amacı dış fazla oluşturarak altın ve gümüş stoklarını arttırmaktı. Çünkü değerli madenler, ulusal servetin kaynağı olarak görülüyordu.

Bu giriş yazısından sonra, önümüzdeki günlerde aşağıdaki konular hakkında yazılar yayınlayacağım.


Yukardaki bağlantılara tıklayarak ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Kur Değişmeleri ve Dış Ödemeler Bilançosu Dengesizlikleri

Bir ülkenin ödemeler bilançosu kısaca, ülkenin tüm gelir sağlayan ve gider doğuran işlemlerinin (mal, hizmet ve sermaye) kaydedildiği bir tablosu demektir.

Bu sözü edilen işlemlerle ülkenin döviz piyasasındaki toplam döviz talebi ve arzı arasında yakın bir ilişki mevcuttur.

Kabaca, ödemeler bilançosunun borçlu işlemleri (dış harcamalar) döviz talebini, alacaklı işlemleri (döviz gelirleri) ise döviz arzını temsil etmektedir. Ancak bunun yaklaşık bir gösterge olduğu unutulmamalı, çünkü ödemeler bilançosuna alacak veya borç işlemi olarak kaydedilen döviz piyasasını etkilemeyen birçok işlem gerçekleşmektedir.

Bu hatırlatmadan sonra, ödemeler bilançosu borçlu işlemlerin ülkenin döviz talebini, alacaklı işlemlerin de döviz oluşturduğunu varsaydığımız durumda, *döviz arz ve talep eşitliğinin sağlandığı kur düzeyinde ödemeler bilançosu da dengeye ulaşmış olacaktır. Kısaca, aşağıdaki grafikte döviz arz eğrisinin SS, döviz talep eğrisinin de DD olduğu durumda, E noktasının karşılığı olan R0 düzeyinde ülkenin dış dengesi sağlanmış olmaktadır.

Aynı doğrultuda, serbest değişken kur sistemi altında döviz talebi eğrisinin D’D’ ye kayması ile döviz kurunun E1 noktasına karşılık gelen R1 düzeyine çıkması sonucu tekrar dış denge oluşmuş olacaktır.

Dış ödemelerde dengesizlik konusuna bakarsak, eğer hükümet döviz talebi D’D’ biçiminde kaydıktan sonra da kur düzeyinin eskisi gibi R0 olarak kalmasını isterse (sabit kur sistemi varsayımı), bu durumda ödemeler bilançosunda EK (veya M0M2) miktarında bir açık oluşacaktır. (döviz talebi artarken döviz kurunu sabit tutma isteği)

Merkez bankası *söz konusu açığı karşılamak için piyasada buna eşit miktarda döviz satışında bulunması gerekmektedir.

Merkez bankası bazen kuru sabit tutmak yerine sınırlı müdahale yaparak kurun belli oranda değişmesine de izin verebilmektedir. (yönetimli dalgalanma) (ayarlanabilir dalgalanma) Bu durumda belli oranda hem dış açık hem de kur değişmesi ortaya çıkacaktır.

Genel olarak ifade edilmesi gerekirse, dış dengeyi sağlamak amacıyla merkez bankasının piyasaya yaptığı müdahalelerle kur değişmeleri arasında ters bir ilişki mevcuttur.

Örneğin *döviz talebinin döviz arzını aştığı bir durumda merkez bankası ne derece döviz kurlarındaki değişmelere izin verirse, döviz satışında bulunmak üzere piyasaya yapacağı müdahaleler de o derece azalmaktadır.

Serbest dalgalanan kur sistemlerinde kurlar kendiliğinden ve gerekli ölçülerde değişebildiği için merkez bankasının piyasa müdahaleleri söz konusu değildir. Aynı doğrultuda, bir döviz arzı fazlalığı karşısında da bu mekanizma tersine işler; yani kurlar serbestçe yükselme gösterdikçe merkez bankasının piyasadan döviz satın alışlarına olan ihtiyaç o derece azalır.

Bununla birlikte uygulamada sınırsız bir serbest değişken kur sistemini görmek oldukça zordur. Hükümetler, uluslarası ticaret ve mali ilişkilerde belirsizlikler doğurması ve enflasyonu hızlandırması nedeniyle döviz piyasalarına müdahale ederek aşırı dalgalanmayı önlemeye çalışırlar.

Hükümet müdahalesi; kurlar yükselirken merkez bankasının serbest piyasada döviz satması (arz yaratması) şeklinde olurken, kurlar düşerken de piyasadan döviz satın alması (talep yaratması) şeklinde olmaktadır.

Müdahalelerin derecesi kurlarda arzulanan istikrarın ölçüsüne bağlı olarak belirlenir. Sıkı bir sabit kur politikasında müdahalelerin derecesi yüksek olurken, gevşek bir kur politika durumunda ise, müdahalelerin derecesi düşük seviyede olmaktadır.

Ancak belirtmek gerekir ki, her ne şekilde olursa olsun, özellikle kur yükselişleri karşısında merkez bankasının etkili bir müdahale politikasını gerçekleştirebilmesi için ülkenin resmi döviz rezervleri yeterli düzeyde olmalıdır.