Parasal uluslarası iktisat teorisinin en temel konularından birisi dış ödemeler bilançosudur. Ülkenin uluslar arası ekonomik ve mali işlemlerinin gruplandırılarak incelenmesi, dış ödemeler açığı veya fazlası, dış dengesizliklerin giderilmesi gibi konular bu çerçevede ele alınan temel konulardır.
Dış ödemeler bilançosu ya da dış ödemeler dengesi (balance of payments) ülkelerin belirli bir dönem içerisindeki dış ekonomik ve mali ilişkilerinin durumunu göstermektedir. Ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları gibi işlemler dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirlerin dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup olmadığı incelenir. Bir ülkenin dış ödemeler bilançosundaki denge veya dengesizlik, o ülkenin uluslarası ödeme gücündeki iyileşmeyi ya da bozulmaları yansıtmaktadır. Bu nedenle, dış ödemeler bilançosu bir ülkenin uluslararası alanda ekonomik ve mali itibarını ifade etmektedir. Dış ödemeler dengesi, uygulanan ekonomik ve mali politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, hükümetlerin ekonomik politika uygulamalarındaki başarılarının bir göstergesi olarak değerlendirilir.
Dış ödemeler bilançosundaki bir açık veya fazla oluşması durumu, ülke ekonomisi açısından geniş kapsamlı etkiler doğurmaktadır. Örnek vermek gerekirse, *ülkedeki milli gelir, çalışma düzeyi, kalkınma hızı, döviz kurları, enflasyon oranı, ücret artışları, gelir dağılımı ve dış borçlar gibi temel ekonomik değişkenler dış ödemeler dengesiyle büyük oranda ilişkilidir.
Sonuç olarak, ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin sağlıklı bir yolda gidip gitmediğinin belirlenmesi, eğer bir sorun varsa gerekli önlemlerin zamanında alınması ve politikalar düzenlemelerinin yapılması maksadıyla, ödemeler bilançosu istatistiklerinin sürekli izlenmesi gereklidir.
Arz ettiği büyük önem dolayısıyla ülkenin ticari, mali ve parasal politikalarını belirleyen veya uygulayan kuruluşlar (örneğin Maliye Bakanlığı, Hazine, Merkez Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı vs. gibi) dış ödemeler dengesindeki gelişmelerle yakından ilgilidirler. Bazı hükümet uygulamaları ise doğrudan dış denge durumundaki gelişmelere tepki niteliğindedir.
Örnek olarak, *bir dış açık veya fazlanın döviz kurlarını etkilememesi için merkez bankasının döviz piyasasına müdahalede bulunması durumunda olduğu gibi.
Aslında, ekonomik ve mali politikaların belirlenmesinde yalnızca ülkenin kendi dış denge durumunun izlenmesi yeterli olmayacaktır. Çünkü günümüzde dünya ekonomisinin genel gidişi ve yakın ilişkilerde bulunduğu ülkeler gibi bir ülkenin dışarıya daha bağımlı bir halde olduğunu unutmamak gereklidir.
Dış ödemeler bilançosu yalnızca hükümet yetkilileri açısından değil, dış ticaret ve yatırımlarla ilgili tüm kişi, firma ve kuruluşlar bakımından da önemli bir gösterge olmaktadır. İthalatçı ve ihracatçı firmaların ulusal para cinsinden gelir ve gider hesapları doğal olarak kur değişmelerinin etkisi altında kalmaktadır. Ayrıca, ana ülkenin veya onun ticaret ortaklarının bir döviz darboğazı içinde bulunmaları durumunda, dış ticaret ve kambiyo kısıtlamalarının gündeme gelmesi olasılık dahilindedir. Bunun anlamı iş adamlarının maliyet ve kâr hesaplamarında ve yatırım plânları üzerinde beklenmedik etkilerin oluşmasıdır.
Bunun gibi, yabancı tahvil, hisse senedi, hazine bonosu, banka mevduatı biçimindeki uzun veya kısa vadeli mali varlıklara yatırımda bulunmak isteyenler ile birlikte, yabancı ülkelere doğrudan sermaye yatırımı yapmayı plânlayanlar da, ödemeler dengesindeki gelişmelerle ilgilenirler.
Örnek olarak, yabancı bir menkul değer (tahvil veya hisse senedi) satın alan yerli yatırımcılar, ilgili menkulün bağlı olduğu dövizin kurunda beklenmedik bir düşüşten zarara uğrarlar. Bunun gibi durumlarda, yatırım yapılan ülkede şiddetli bir döviz ihtiyacı yaşanması, yabancı şirketlerin kâr transferleri üzerine sınırlamalar konulması ile de sonuçlanabilir.
Geleneksel teoriye göre, bir ülkenin parasının dış değerindeki değişmelerle onun gerçekleştirdiği ticaret akımları arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. *Dış ticaret fazlası veren ülkelerin paraları döviz piyasalarında değer kazanırken, ticaret bilançosu açık veren ülkelerin paraları da değer kaybeder.
Günümüzde ulusal paranın dış değerindeki değişmeler açısından ülkenin uluslarası ticaret akımları yanında sermaye akımlarına da büyük önem verilmektedir. Bu alandaki gelişmeleri de ödemeler bilançosu vasıtasıyla izlemek gereklidir.
Verilen örneklere dayanarak, çeşitli ülkelerde halkların ve iş çevrelerinin neden ödemeler bilançosu istatistiklerine duyarlılık gösterdiğini anlamış bulunuyoruz. Fakat, bunların da ötesinde konunun uluslarası ekonomik ve mali örgütlerle ilgili yönü de mevcuttur. Dünya Bankası veya Uluslarası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara kredi için başvuran ülkelerin, dış ödeme bilançoları ve genel olarak izledikleri iç ve dış ekonomik politikalar, bu kuruluşlar tarafından detaylı olarak incelenmektedir. Bu şekilde kendilerine iç ve dış dengelerini sağlayacak politika değişiklikleri tavsiye edilir.
Hatırlanması gereken bir nokta ise, ödemeler dengesine karşı duyulan bu ilginin yalnızca günümüze özgü bir şey olmadığıdır. Özellikle 17. Ve 18. Yüzyıllarda Merkantalistler dış denge durumuyla yakından ilgilenmişlerdi. Onların temel amacı dış fazla oluşturarak altın ve gümüş stoklarını arttırmaktı. Çünkü değerli madenler, ulusal servetin kaynağı olarak görülüyordu.
Bu giriş yazısından sonra, önümüzdeki günlerde aşağıdaki konular hakkında yazılar yayınlayacağım.
Ödemeler Bilançosunun Özellikleri
Ödemeler Bilançosu Ana Hesap Grupları
Cari İşlemler Hesabı
Sermaye Hesabı
Resmi Rezervler Hesabı
İstatistik Farklar
Dış Açık ve Dış Fazla
Dış Ödeme Açıklarının Nedenleri
Dış Açıklar Karşısında İzlenebilecek Politikalar
Türkiye’nin Ödemeler Bilançosu
Ödemeler Bilançosu Ana Hesap Grupları
Cari İşlemler Hesabı
Sermaye Hesabı
Resmi Rezervler Hesabı
İstatistik Farklar
Dış Açık ve Dış Fazla
Dış Ödeme Açıklarının Nedenleri
Dış Açıklar Karşısında İzlenebilecek Politikalar
Türkiye’nin Ödemeler Bilançosu
Yukardaki bağlantılara tıklayarak ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder