Bilindiği gibi, serbest değişken kur sistemi (ayrıntılı bilgi içi tıklayınız) döviz kurlarının oluşumunu arz ve talep etkilerine bağlı olması anlamına gelmektedir. Bu sistemlerde merkez bankaları döviz piyasalarına müdahale etmezler. O bakımdan dış dengesizlikle ulusal para arzı arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Para arzı merkez bankası tarafından bu durumdan bağımsız olarak belirlenmektedir.
Sınırsız sermaye hareketliliği dış dengeyi sağlayan bir tek ulusal faiz oranı olduğunu ve bunun da dünya faiz oranına eşit olduğunu ifade etmektedir. Yani i=if olmaktadır. Çünkü sadece bu faiz oranından sınırsız sermaye girişleri ve çıkışları olmayacaktır.
Ayrıca önceki açıklamalardan hatırlanacağı üzere, toplam talebin reel döviz kuruna bağlı olarak değiştiği bilinmektedir. Reel döviz kuru (R), nominal kurun dış ve iç fiyat farkına göre düzeltilmiş halidir.
R = Epf / P
Dolayısıyla dış ve iç fiyatlar (pf ve p) sabit olduğunda, ulusal paranın dış değerinin azalması (E nin yükselmesi), bir yandan ülkenin rekabetçi gücünü arttırarak ihracatı yükseltmekte, diğer yandan yabancı malları pahalılaştırarak ithalatı azaltmaktadır.
Bu durum toplam talebin artması, yani IS eğrisinin sağa doğru kayması demektir. Tersi durumda ise, ulusal paranın değer kazanması (appreciation) ihracatı azaltıp ithalatı özendireceği için toplam talebi azaltıcı ve IS eğrisini sola doğru kaydırıcı etkide bulunacaktır. (Bu durumu aşağıdaki grafikte görebilmekteyiz)
Bu açıklamalar bağlamında eğer faiz oranı ile IS eğrisi, daha doğrusu sermaye akımları ile toplam talep arasında bir ilişki kurulabilmektedir. Üstteki grafikte iç ve dış faiz oranı birbirine eşit olmaktadır. (i=if) Bu bir denge durumudur. Daha yüksek herhangi bir faiz oranından ülkeye sermaye girişleri hızlanacak ve buna bağlı olarak ulusal para değer kazanacaktır. Bu durum dış rekabet gücünü azaltacak (ithalat artışı) ve toplam talebi daraltacaktır. Sözü edilen durum IS eğrisini sola doğru kaydırmaktadır. Tersi durumda, (i=if) nin altındaki faiz oranlarında ulusal paranın değeri düşecek, dış rekabet gücü yükselerek, toplam talep artacaktır. Bu durum ise IS eğrisini sağa doğru kaydıracaktır.
A. Para Politikasının Etkileri
Para politikasının etkilerini anlaşılır olmak adına para arzındaki bir genişleme örneğini ele alarak incelemeye çalışalım. Aşağıdaki grafikte ekonominin E0 noktasında dengede olduğunu düşünelim. Para arzında ortaya çıkan bir artış karşısında LM eğrisi LM1 biçiminde sağa kayacak ve ekonomi E1 noktasına ulaşacaktır. E1 noktasında mal ve para piyasaları dengede olmaktadır, fakat faiz oranları uluslararası düzeyin altına düşmüş durumdadır. Bu yüzden bunun meydana getireceği sermaye kaçışları ulusal paranın değer kaybetmesine yol açacaktır. Sonuç olarak, ithalat pahalılaşacak, mallarımızın rekabet gücü artacak ve ulusal mallara olan talep yükselecektir. Bu durum IS eğrisini sağa kaydıracaktır. (IS1)
Grafikte okların yönünden anlayabileceğiniz gibi ulusal paradaki değer kaybı, toplam talep ve gelirin E2 noktasının gösterdiği düzeye yükselmesine kadar sürmektedir. Sadece E2 noktasındaki mal ve para piyasalarındaki denge, uluslararası faiz oranı düzeyi ile uyumlu olmaktadır. Bu nedenle bu noktada döviz kurlarında, göreceli fiyatlarda ve ulusal gelirdeki değişmeler son bulmaktadır.
Görüldüğü gibi değişken kur sistemi varsayımında, parasal genişleme, ulusal gelirin artmasına ve ulusal paranın dış değer kaybına uğramasına neden olmaktadır. (döviz kuru yükselmesi) Artan para arzının ulusal paranın dış değer kaybetmesine yol açarak dış ticaret bilânçosunu iyileştirmesi incelemenin ilgi çekici bir sonucu olmaktadır.
Bu elde ettiğimiz sonuçları sabit kur modeli ile karşılaştırdığımızda ortaya çıkan farklılıkları şöyle ifade edebiliriz. Sabit kur uygulamasında para otoriteleri nominal para arzını denetimleri altında tutamazlar. Para arzını arttırma girişimleri yalnızca rezerv kaybına yol açmaktadır. Çünkü merkez bankasının, düşen faiz oranları karşısında ulusal paranın değer kaybını önlemeye çalışmak için döviz arz etmesi gerekli olmaktadır. Fakat değişken kur sistemlerinde merkez bankası döviz piyasalarına müdahale etmediği için para arzındaki artışlar döviz vasıtasıyla giderilemez. Esnek kur sisteminde merkez bankasının para arzını denetleyebilmiş olması, değişken kur sisteminin sermaye hareketliliğindeki en önemli özelliği olarak sayılabilir. Diğer taraftan, milli gelir ve istihdam yönünden değişken kur sistemlerindeki para politikası sabit kur sistemlerindekinden daha etkin olmaktadır. Grafikte E2 noktasında milli gelirin (Y2), E0 noktasındaki milli gelirden (Y0) daha yüksek olması bunu göstermektedir.
B. Maliye Politikasının Etkileri
Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, başlangıçta ekonomi E0 gibi bir noktada bulunduğu varsayımı altında, kamu harcamaları arttırılarak veya vergiler azaltılarak genişletici bir maliye politikası uygulamaya konduğunu düşünelim. Genişletici maliye politikasının etkisiyle IS eğrisi IS1 biçiminde sağa doğru kayacaktır.
Ekonomi geçici olarak E1 noktasına ulaşacaktır. E1 noktasında mal ve para piyasaları dengede olmaktadır. Bu noktada artan talebi karşılamak maksadıyla, üretim de genişlemektedir. Yükselene gelir, ayrıca para talebini arttırmış ve faiz oranını yükseltmiştir. E1 noktası bir genel denge noktası değildir. Çünkü dış denge sağlanamamıştır. Bu yüzden ekonomi bu noktadan asıl denge noktasına hareket edecektir.
Faiz oranındaki yükselme nedeniyle iç faizler, uluslararası faizlerin üzerine çıkmış olacaktır. Bunun sebep olacağı yoğun yabancı sermaye girişleri neticesinde ulusal para değer kazanacaktır. İthalatın ucuzlaması ve ihracatın pahalılaşması anlamına gelecek bu durum, yurtiçi talebi yerli mallardan yabancı mallara doğru kaydıracaktır. Bu durum IS1 eğrisinin sola doğru kayması yani geri dönmesi anlamına gelmektedir. Sözü edilen duruma istinaden ulusal paranın ne kadar değer kazanacağı, ya da kamu harcamalarındaki artışın genişletici etkilerin ne derece önleyeceği önemli bir nokta olmaktadır.
Yurtiçi faiz oranı uluslararası faiz oranından yüksek olduğu müddetçe, ulusal para değer kazanacaktır. (döviz kuru düşer) Bu durum ulusal paradaki değer artışının, IS eğrisinin ilk durumuna geri dönüşüne kadar sürmesi anlamına gelmektedir. Bu süreç LM eğrisi üzerindeki oklarla gösterilmiştir. E0 noktasına geri dönüldüğünde, milli gelir uluslararası faiz düzeyinden parasal denge ile uyumlu duruma gelmiş olacaktır.
Sonuç olarak, değişken kur sistemlerinde maliye politikasının milli gelir düzeyini değiştirmede etkili olmadığı sonucuna ulaşmış oluyoruz. Nitekim grafiğe göre süreç sonunda ulaşılan gelir ve faiz düzeyleri başlangıçtaki değerleriyle aynı olmaktadır. Y0 ve i=if
Kamu harcamalarındaki artış sonucu faizlerin yükselmesi, ulusal paranın dış değerini arttırarak tam bir “dışlama etkisi” (crowding out) ortaya çıkarmıştır. Yani, ulusal paranın değerlenmesi ihracatı azaltıp ithalatı arttırarak milli geliri, kamu harcamalarının milli gelirde sağladığı artışa eşit miktarda düşürmektedir. Bu yüzden milli gelirdeki net değişme sıfır olmaktadır. Burada dışlama etkisi alışılan şekilde, yani kamu harcamalarının faizleri yükseltmesi özel yatırım harcamalarını kısması yoluyla değil, net ihracatı azaltması sonucu ortaya çıkmaktadır.
Oysa sabit kur sistemlerinde sınırsız sermaye hareketliliği varsayımı altında, genişletici maliye politikasının denge milli gelirini yükseltmede çok etkili olduğunu görmüştük. Esnek kur sisteminde mali genişlemenin milli geliri etkilememesi, ulusal paradaki değer artışının karşıt yönde değişmelere yol açmasının bir sonucudur.
Yazımızın sonunda belirtilmesi gerekir ki, *üstteki kamu harcamalarında bir artışla alakalı olarak yapılan incelemeler ihracat için de geçerli olmaktadır. Doğal olarak, daraltıcı yöndeki bir maliye politikasının veya ihracatta bir azalmanın etkilerini incelemek için yukarıdaki analizlerin tersini yapmak gerekli olmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder