IS ve LM modelinin, sermaye hareketliliğinin sınırsızlığı durumunda açık ekonomilere uygulanmış şekline, Mundell-Fleming modeli de denilmektedir.
Sınırsız sermaye hareketliliği durumunda, faiz oranlarında ufak bir farklılık çok büyük ölçüde sermaye akımların yol açmaktadır. Yatırımcılar açısından hangi ülkenin menkullerine yatırım yapılacağının bir önemi yoktur. Yani, yerli ve yabancı menkul değerler arasında tam bir ikame söz konusu olmaktadır. Eğer yurtiçi faizler dış faiz oranlarının biraz altına düşülürse, mali fonlar tümüyle yurtdışına akacak ve portfolyo yalnızca yüksek faizli yabancı menkullerden oluşacaktır. Elbette bunun tam tersi de geçerli olmaktadır.
Bu açıklamalardan çıkartılacak sonuç, sermaye hareketinin sınırsızlığı ve sabit kur varsayımları altında, merkez bankaları serbest bir para politikası izleyemeyeceğidir. Yani başka bir ifadeyle, para politikası tümden etkisizleşmektedir. Yurtiçi faizler, dış dünyada geçerli olan faiz oranından farklı olamaz. Böylece grafik açısından dış denge doğrusu, dünya faiz oranın düzeyinden çizilen yatay bir doğru durumunda olmaktadır.
Bunun nedeni oldukça açıktır. Diyelim ki, sıkı para politikası ile ulusal faiz oranları yükseltilmiş olsun. Dünyada, her bölgedeki portfolyo sahipleri bu yüksek faizlerden servetlerini söz konusu ülkeye kaydıracaklardır. Bu da ülkenin ödemeler bilânçosunda fazla oluşmasına yol açacaktır. Ancak bu fazlaların, ulusal parada dış değer artışlar (döviz kurlarında düşüş) doğurmasını önlemek için merkez bankası döviz piyasasına müdahale edecektir. Yani merkez bankası döviz satın alıp, piyasaya ulusal para sürecektir. Böylece ulusal para arzı genişleyerek başlangıçtaki daralmanın etkisi giderilmeye çalışılacak ve faiz oranları ilk düzeyine inmiş olacaktır.
Sözü edilen durumda, yani sınırsız sermaye hareketliliği durumunda, dış denge doğrusu if dış faiz oranı düzeyinden çıkan yatay eksene paralel bir doğru biçiminde olmaktadır. Çünkü ancak i=if faiz oranında dış denge sağlanabilmektedir. İç faiz oranı bunun az üzerine çıkarsa sınırsız sermaye girişlerinin doğurduğu baskı faiz oranını aşağı itecek veya az altına inince sermaye çıkışları bu sefer yukarı doğru baskı yapacaktır. Sonuç olarak LM eğrisi sabit olmayıp para arzı değişmelerine göre hareket etmektedir.
Uluslararası sermaye hareketinin sınırsızlığı kabul edilince iç ve dış dengeye ilişkin incelemelerin de buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. İç ve dış dengesizlik bölgeleri üstteki grafikte görülmektedir. Sınırsız sermaye hareketliliği varsayımı paralel bir doğru olarak gösterilmektedir. Yalnızca uluslar arası faiz düzeyine eşit bir iç faiz oranından dış denge sağlanabilmektedir. Bundan düşük faiz oranlarında çok büyük ölçüde dış açık, daha yüksek faiz oranlarında ise sınırsız dış ödeme fazlalarının ortaya çıkması söz konusu olmaktadır.
İç denge doğrusu yine Yt tam çalışma düzeyinden çizilen bir dik doğru ile gösterilmiştir. Bunun solunda işsizlik, sağında aşırı istihdam durumu vardır. İç ve dış denge doğrularının kesiştiği E noktasının dışında kalan noktalar ekonomik istikrarsızlık bölgelerini oluşturmaktadır.
Sınırsız sermaye hareketliliği varsayımı altında dış denge, yabancı mali sermaye giriş ve çıkışlarıyla otomatik biçimde gerçekleştiği için, ekonomi politikasının asıl amacı, iç dengesizliklerin (işsizlik ve aşırı çalışma) giderilmesine yöneltilecektir.
A. Para Politikası
Eğer merkez bankasının para arzını genişlettiğini düşünürsek, başlangıçta ekonomik denge aşağıdaki grafikteki gibi E0 noktasında sağlanacaktır.
LM eğrisi aşağıya, sağa doğru kayacak ve ekonomi E1 noktasına yönelecektir. Fakat aynı zamanda E1 noktasında büyük bir dış ödeme açığı doğacaktır. Dolayısıyla bu açığın ulusal parayı devalüe edici (döviz kurunu yükseltici) baskısını önlemek için merkez bankası döviz piyasasına müdahalede bulunacaktır. Merkez bankası bu maksatla döviz satıp ulusal para satın alması sonucunda LM eğrisi tekrar sola kayacak ve bu işlem ilk denge noktası olan E0 a ulaşılıncaya kadar sürecektir.
Gerçekte, sınırsız sermaye hareketliliği durumunda ekonominin grafikteki E1 noktasına inmesine gerek kalmayacaktır. Çünkü sermaye akımlarının tepkisi oldukça büyük ve şiddetli olmaktadır. Yani merkez bankası para arzını genişletme girişiminde bulunduğu anda bu tutumunu düzeltmek zorunda kalacaktır.
Özetle, sınırsız sermaye hareketliliği ve sabit kur varsayımları altında para politikası, milli gelir ve istihdamını değiştirmek açısından tamamen etkisiz olmaktadır. Bu durumda tam çalışma (yani iç denge amacı) ancak maliye politikası ile gerçekleştirilebilmektedir.
B. Maliye Politikası
Sınırsız sermaye ve sabit kur varsayımları altında para politikasının tersine, maliye politikası milli gelir ve çalışma düzeyini değiştirmede çok daha fazla etkili olmaktadır.
İlk ekonomik denge yine E0 noktasında sağlanmış olsun. Hükümet yetkilileri de genişletici bir mali politika ile gelir düzeyini arttırmayı planladıklarını düşünelim. Bu durumda aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, IS eğrisi IS1 biçiminde sağa kaymaktadır. Eğer sınırsız sermaye hareketliliği olmasaydı, yeni denge E1 noktasında gerçekleşecekti. Fakat bu noktada iç faiz oranı dünya faiz oranından yüksek olmaktadır. Dolayısıyla ülkeye büyük ölçüde sermaye girişi olacaktır. Bu durum sonucunda meydana gelecek büyük dış ödemeler fazlası, kısırlaştırma yapılmaması durumunda, para arzını genişletecek ve LM eğrisi LM1 biçiminde sağa doğru kayacaktır. Denge E2 noktasında yeniden sağlanıncaya kadar bu değişim sürecektir. Görüldüğü gibi yeni denge noktasında faizler sabit kalmıştır fakat gelir önemli ölçüde arttırılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder