1 Mart 2011 Salı

J Eğrisi Etkisi (devalüasyon)

Devalüasyon sonrası ticaret bilânçosundaki değişmeler bir J harfine benzetildiğinden bu şekilde ifade edilmiştir. J harfine ait şeklin basit anlatımı devalüasyonu izleyerek ticaret bilânçosunun önce daha da bozulması, sonra ise düzelmenin gerçekleşmesi olarak yapılabilir. Neticesinde, zaman içinde ticaret bilânçosundaki gelişmeler adeta J harfi çizmektedir.

J eğrisi etkisi kısa dönem esnekliklerinin düşük olmasına bağlı bir olaydır. Üretici ve tüketicilerin devalüasyonun ortaya çıkardığı yeni koşullara uyum sağlamaları zaman almaktadır. Konu hakkında yapılan uygulamalı araştırmalar uzun dönem esnekliklerin bazen kısa dönem esnekliklerinin iki katı kadar olabildiğini göstermiştir. Ayrıca bu çalışmalar, fiyat değişmelerinin son etkilerinin ancak yüzde 50 si ilk sene itibariyle kendini gösterdiğini belirtmektedir. Kısa dönem esnekliklerinin Marshall-Lerner koşulunu karşılayamaması J eğrisi etkisine yol açmaktadır.

Kısa dönem esnekliklerinin uzun dönemli esnekliklerden düşük olmasının pek çok nedeni vardır. Bunlar arasında örneğin *devalüasyonun hemen sonrasında ihracat gelirleri ve ithalat giderlerindeki değişme, önceden imzalanmış sözleşmelere bağlı olur. Devalüasyon öncesinden başlamış olan ithalattaki genişleme ve ihracattaki düşme eğilimi bir süre daha kendisini gösterecektir. Sonra ise, tüketicilerin yeni fiyatlara tepkide bulunmaları ve alışkanlıklarını değiştirmeleri zaman almaktadır.

Bazı iktisatçılar bu konuda devalüasyon sırasındaki beklentilerin etkisi üzerinde durmaktadır. Çünkü tahmin edilebileceği gibi devalüasyon beklentisi olduğu zamanlarda ithalatçılar, kısa dönemde fiyatlardaki yükselmenin süreceğini düşünerek şimdiden siparişlerini arttırma yoluna gideceklerdir. İhracatçılar ise ilerde kurların daha da yükseleceğini hesap ettikleri için dış satımlarını belirli bir süreliğine erteleyeceklerdir. Devalüasyondan sonra yeniden ihracat bağlantısının kurulması da belli bir zaman gerektirecektir.

J eğrisi üstteki grafik üzerinde gösterilmiştir. Devalüasyonun ticaret bilânçosunu iyileştirici etkilerinin ne kadar zaman alacağı ülkeden ülkeye değişebilmektedir. Uygulamalı çalışmalar bu sürenin ortalama olarak iki yılın üzerinde olduğu göstermektedir.

J eğrisi etkisi diğer yandan esnek kur sisteminin işleyişi ile ilgili ciddi bir sorun doğurmaktadır. Bu da esnek kurun, uzun dönemli denge hedefini aşabilme olasılığı olmaktadır. (over-shooting)

Bu durumu şöyle açıklayabiliriz: diyelim ki sözgelişi, döviz talebindeki otonom bir artış nedeniyle ulusal para, dış değer kaybına uğramış olsun. Eğer ticaret bilânçosu kısa dönemde buna bağlı olarak daha da fazla bozulma gösteriyorsa, bunun anlamı aşırı döviz talebinin azalmadığı aksine arttığı demektir. Sonuç olarak ulusal para uzun dönemli denge sınırının da ötesinde bir değer kaybına uğrayacak, bu durum da ekonomide gereksiz kaynak aktarmalarına neden olabilecektir.

Yapılan uygulamaları araştırmalar, gerçek dünyadaki esnekliklerin kısa dönemde bile genellikle döviz piyasasında denge sağlayacak boyutta yüksek olduğunu, uzun dönemde ise oldukça yüksek döviz arz ve talep eğrilerine neden olacak düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır. Fakat bu araştırmaların sonuçları diğer taraftan, etki dönemi içerisinde (örneğin ilk 6 ay) esnekliklerin, bir devalüasyon veya ulusal paradaki değer kaybının hemen ardından cari işlemler dengesinde bozulma doğuracak şekilde düşük olduğunu ortaya koymaktadır.

Aşağıdaki tabloda bazı ülkeler için imalat sanayii ürünleri ithalat ve ihracatı üzerinde hesaplanan etki (çok kısa dönem), kısa dönem ve uzun dönem esneklikleri gösterilmektedir. Tablodaki etki esnekliklerinden, döviz piyasalarının 6 aylık bir uyum döneminde (çok kısa dönem) istikrarsız olduğu, yani J eğrisi etkisini desteklediği anlaşılmaktadır. 1 yıllık uyum dönemindeki kısa dönem esnekliklerin ise çoğu ülkeler için Marshall-Lerner koşulunu yerine getirdiğini, fakat bunu ancak sağladığını gösteriyor. Uzun dönemde (birkaç yıllık dönem) ise ithalat ve ihracat fiyatları esnekliklerinin ortalaması 7 büyük sanayi ülkesi için 1.92, küçük ülkeler için 2.07, ya da 14 ülke ortalaması için 2.00 olarak bulunmuştur. Bu da kısaca döviz arz ve talep eğrilerinin esnekliklerinin bir hayli yüksek olduğunu ifade etmektedir.


Ticaret Dışı Mallar
Devalüasyon ülkenin ihraç ve ithal edilebilir mallarına, yani dış ticaret kesimine (traded goods sector) yönelik talebi arttırmaktadır. Bu durum sözü edilen kesim için kârlılık oranını yükseltir ve o alanlarda üretimin genişlemesine neden olacaktır. Ancak bilinmesi gerekir ki, tam çalışma varsayımı altında bu model (kısmi denge analizine dayalı olarak), dış ticarete konu olan malların üretimi için gerekli kaynakların nereden sağlandığı açıklayamamaktadır.

Eğer eksik çalışma varsayımı yapılırsa sorunun cevabı açık olacaktır. Devalüasyon sonucu ihraç ve ithal edilebilir malların üretimi, boş duran kaynakların üretimde kullanılmasıyla gerçekleştirilebilir. Oysa tam çalışma koşulları altında farklı bir neden aramak gereklidir.

Kısmi denge analizinin dayandığı üstü kapalı bir varsayım, ülkede (ihraç ve ithal edilebilir mal endüstrisine ek olarak) bir üretim sektörünün varlığıdır. Bu üçüncü sektörü bina yapımı, berber, lokanta hizmetleri gibi yüksek taşıma giderleri nedeniyle uluslararası ticarete girmeyen mal ve hizmetleri kapsar. Bunlara yurtiçi (domestic) veya ticaret dışı (nontraded) mallar adı verilmektedir.

O halde ticaret dışı mallar kesiminin varlığı durumunda ulusal paranın devalüasyonu, kaynakların bu kesimden (yurtiçi ve ticaret dışı) çekilip dış ticaret kesimine (ihraç ve ithal edilebilir malların üretimine) doğru kaydırılmasına neden olmaktadır.

Ancak analiz bu kadarla sınırlı olmayıp başka noktaların da açıklanmasını gerektirmektedir. Piyasa mekanizması koşullarında böyle bir kaynak aktarımı, ancak ülkede ticari malların fiyatının ticaret dışı mallara göre artmasıyla sağlanabilir. Bu noktada önemli olan devalüasyon sonrası göreceli fiyatların böyle değişmesi mümkün olup olamayacağıdır. Göreceli fiyatların bu yönde değişmesi devalüasyonun yalnızca uygun bir harcama değişikliği ile birlikte yapılması halinde ortaya çıkabilmektedir. Tam çalışma koşulları altında devalüasyondan hemen sonra ülkedeki ticari malların fiyatı (ulusal para cinsinden) artacaktır. Bu nedenle göreceli fiyat ilişkileri bu mallar tarafına doğru değişecektir. Yani ticari mallar yurtiçi mallara göre pahalılaşacaktır. Böyle bir fiyat değişmesi faktörleri yurtiçi kesimlerden dış ticaret kesimlerine kaydırmak için gereklidir. Ancak bu noktada incelenmesi gereken bu yönde göreceli fiyat değişikliğinin uzun süreli olup olmayacağı yani devalüasyon yapan ülkenin ticaret dışı mallar piyasasında gerçekleşene bu yeni fiyatların denge durumu sürdürüp sürdüremeyeceğidir.

Çünkü kaynaklar ticaret dışı mallardan dış ticaret kesimine doğru aktarılırken, zorunlu olarak ticaret dışı malların üretimi düşecektir. Oysa fiyatlardaki göreceli düşüş nedeniyle ticaret dışı malların talebi yükselmiş durumdadır. Sonuç olarak tüketiciler ucuzlayan yurtiçi malları pahalılaşan ticari mallar yerine alternatif olarak (ikame) kullanacaklardır. Görülüyor ki, bu koşullar altında ticaret dışı mallar piyasasında dengenin sürdürülebilmesi mümkün değildir. Çünkü mal arzı azalırken talep artmıştır. O halde ticaret dışı mallar piyasasında fiyat düşüşlerinin meydana getirdiği talep artışı bu malların fiyatlarını tekrar denge düzeyine yükseltecektir. Özetle, ticaret dışı malların fiyatlarında sürekli bir düşüş gerçekleşmedikçe, yurtiçi kesimlerden dış ticaret kesimlerine doğru uzun süreli bir kaynak aktarımı gerçekleşmeyecektir.

Problemin çözümü için şimdi ifade edeceğimiz gerçeği göz önünde bulundurmak gereklidir. Dış açıkla birlikte enflasyon içinde bulunan bir ülkede, tek başına bir devalüasyon, hem dış dengeyi hem de iç dengeyi aynı anda gerçekleştirilebilmesi için yeterli olmayacaktır. Açık veren ülkenin toplam harcamalarını kısması gereklidir. Bunun nedeni, dış dengenin ülkedeki toplam harcamaların toplam yurtiçi üretime eşitlenmesine bağlı olmasıdır.

Sonuç olarak, devalüasyon ile birlikte tüm mal ve hizmetler (ticaret dışı mallar dahil) üzerindeki toplam harcamaların azaltılmasına yönelik bir politika izlenmelidir. Böyle bir harcama kısıcı politika, ticaret dışı malların aşırı talebini ortadan kaldırıp, bunların fiyatlarındaki düşüşün tersine dönme eğilimini de ortadan kaldırmış olacaktır.

Yani, son söz olarak denilebilir ki, devalüasyon kararı, uygun harcama değiştirici politikalarla birlikte uygulanabilirse, kaynak aktarımını sağlamak amacıyla yapılan göreceli fiyat yapısı değişiklikleri daha kolay biçimde gerçekleştirilebilir.

Devalüasyon ve Kurların Geçiş Etkisi
Üstteki analizlerde kurlarda yapılan değişikliklerin fiyatlara yansımasının veya geçiş etkisinin (pass through) tam olduğu varsayıldı. Ancak bu varsayım her zaman geçerli olmamaktadır. Bazı durumlarda ihracatçılar devalüasyon sonrasında yabancı para cinsinden fiyatlardaki ucuzlama neticesinde gelirlerindeki düşüşü önlemek için sattıkları malların fiyatlarını yükseltme yoluna gidebilirler. Bu durum malların dış talep esnekliğinin düşük olması durumunda söz konusu olabilmektedir. Çünkü *talep esnekliğinin düşük olduğu durumlarda dış satış hacmi devalüasyon oranında artmayacağı gerçeğinden yola çıkarak, ihracatçıların gelirleri ulusal para cinsinden azalabileceği tahmin edilebilir. Bunun için ihracatçılar devalüasyon sonrası ulusal para fiyatlarını arttırarak dış fiyatların devalüasyon oranında düşmesini engelleyebilirler. Bu durumda eksik bir geçiş etkisi söz konusudur.

Benzer bir durum yabancı ihracatçılar açısından da düşünülebilir. *Devalüasyon yapan ülkede ithal malların fiyatı yükseleceğinden, bu malların talep esnekliği düşük olduğu durumlarda, yabancı satıcılar malların satış fiyatlarını düşürme yoluna gidebilirler. İthal malların ulusal para cinsinden fiyatlarının devalüasyon oranında yükselmediği sözü edilen durumda, bu kez ithalat açısından kur değişmelerinin eksik geçiş etkisi söz konusu olmaktadır. Sonuç olarak devalüasyon etkileri incelenirken bunun gibi geçiş etkilerinin eksik olduğu durumları da unutmamak gereklidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder