5 Mart 2011 Cumartesi

Toplam Harcama Yaklaşımı (devalüasyon)

Devalüasyon konusunda esneklik yaklaşımına dayanan geleneksel açıklamalar daha sonraki yıllarda yetersiz görülerek birçok iktisatçı tarafından eleştirilmeye başlanmıştır. En büyük eleştiri konusu sözü edilen yaklaşımda dış ticarete giren malların arz, talep ve fiyatları dışındaki tüm ekonomik değişkenlerin sabit varsayılmasıydı.

Toplam harcama yaklaşımı veya literatürdeki ismiyle “massetme” yaklaşımı (absorption approach) diye isimlendirilen analiz ise bu eksikliği gidermek amacıyla ortaya atılmıştır. Burada durum devalüasyonun dış dengeyi sağlayıcı etkileri ve milli gelir üzerindeki etkileri vasıtasıyla açıklanmaya çalışılmıştır.

Toplam harcama yaklaşımı temel olarak, Keynes’in milli gelir teorisinin uluslarası ekonomiye uygulanması şeklinde ifade edilebilir. Yani bu yaklaşımda devalüasyon, yurtiçi gelir ve fiyatlar düzeyini ayrıca bu yolla da dış denge durumunu etkilemektedir. Toplam harcama yaklaşımının sözü edilen konudaki en önemli katkısı belki de dış ödemeler dengesini, ekonominin genel işleyişi ile bağlantılı açıklayabilmesidir.

Toplam harcama yaklaşımına göre, dış ticaret açığı, bir ülkenin kendi imkanlarının ötesinde yaşaması, yani toplam yurtiçi üretimden (GSYİH veya GDP) daha fazla harcama yapması demektir. Dış denge ise, ancak ülkenin mal ve hizmet kullanımları toplamının yurtiçi üretiminin toplamına eşit olması ile sağlanabilecektir.

Önceki yazılarımızda anlattığımız milli gelir teorisi analizlerinden bahsedildiği, bir ekonomide ulusal gelir ve hasıla dengesi, planlanan toplam talebin planlanan toplam üretime eşitlenmesi şartına bağlı olmaktadır. Kapalı bir ekonomide, toplam harcamalar, toplam ulusal hasılaya eşit olmak zorundadır. Fakat açık ekonomide ise yurtiçi üretimin bir kısmı yabancılara satılmakta olduğu için, toplam harcamaların toplam ulusal hasılaya eşit olma zorunluluğu yoktur.

Bu durumu daha net olarak şöyle açıklayabiliriz: Bir ülkede yerleşik kişilerin yaptıkları harcamaları ifade eden toplam talep (aggregate absorption – A), tüketim harcamaları (C) ve yatırım harcamaları (I) ile hükümetin mal ve hizmet alımları (G) den oluşmaktadır. Açık bir ekonomide ülkede yerleşik kişilerin toplam harcamalarının bir bölümü yabancı ülkelerde üretilmiş mallara yönelik olmaktadır. Bu bölüm ithalatı (M) yi göstermektedir. Ulusal mallar üzerindeki bir kısım harcamalar da yabancı ülkelerde yerleşik kişiler tarafından yapılan harcamalar olmaktadır. Bu da ihracatı (X) ifade etmektedir. Böylece, toplam talep ile toplam talebin yurtiçinde üretilen mallara yönelik olan bölümü birbirinden farklı olabilmektedir.

Dış alem (yurtdışı) ile ilgili harcamaları B harfi ile gösterirsek, üstteki anlatımı şu şekilde formülize edebiliriz.

Ülkede Yerleşik Kişilerin Toplam Harcamaları (toplam talep)
A = C + I + G

Ülkede Üretilen Mallara Yapılan Harcamalar (yurtiçi üretim)
A+B = (C+I+G) + (X-M)

Birinci eşitlikte; C, I ve G harcama kalemlerinden her birisinin içinde bir miktar ihracat ve ithalat harcaması yer almaktadır. Bu kalemlerdeki ihracat ve ithalat miktarlarını bu gruplardan çıkarıp ayrıca toplarsak, toplam ihracat ve toplam ithalat rakamlarına ulaşırız. İkinci eşitlikte X-M ifadesi net ihracatı yani toplam ihracat ile toplam ithalat farkını göstermektedir. Sonuç olarak, ikinci eşitlikte C, I ve G ülkede yerleşik tüketicilerin, yatırımcıların ve hükümetin sadece ele alınan ülkede üretilen mallara yaptıkları harcamaları içerdiğini unutmamak gerekir. Çünkü, ikinci eşitlikte yurtdışı ile ilgili harcamalar ayrıca belirtilmiştir.

Sözü edilen duruma göre, toplam talebin toplam üretime eşitlenmesi şeklindeki ulusal hasılanın (Y) denge koşulu ise şöyle oluşmaktadır.

Y = A + B
B = Y – A


Y: Milli Gelir
A: Toplam Harcamalar
B: Dış Ticaret Açık veya Fazla

B dış ticaret dengesi açığının veya fazlasının milli gelir ile toplam yurtiçi harcamalar arasındaki farktan oluştuğunu göstermektedir. Yani eğer Y=A olursa, yurtiçi üretim ve toplam harcamalar birbirine eşit olduğunda, dış ticaret bilânçosu denge pozisyonunda olacaktır.

(Y < A) durumunda, yurtiçi üretim toplam harcamalardan küçük olduğu için, dış ticaret bilânçosu açık vermektedir.

(Y > A) durumunda ise, yurtiçi üretim toplam harcamalardan büyük olduğu için, dış ticaret bilânçosu fazla vermektedir.

Özetle, bütün mesele bu iki büyüklük arasındaki dengenin nasıl olduğu bağlamında görülmektedir. Eğer ülke ürettiği miktardan fazlasını tüketiyorsa, bu açığın bir şekilde karşılanmış olması gereklidir. Bu açık ancak ithalatta gerçekleşen bir fazlalıkla sağlanabilecektir.

Bu açıklamaların ardından şimdi toplam harcama yaklaşımına göre devalüasyonun dış ticaret açıkları üzerindeki etkisini irdelemeye çalışalım. Bunun gibi Keynesçi geleneğe göre, eksik çalışma ve tam çalışma durumlarını ayrı ayrı ele almak gereklidir.

Önce ekonominin eksik çalışma (under employment) durumunda bulunduğu varsayımını yapalım. Devalüasyon, doğurduğu fiyat etkileri nedeniyle ihracat endüstrilerine olan dış talep ile ithalata rakip endüstrilere yönelik iç talebi arttırmaktadır. Özetle, dış ticaret sektörlerinde talebin artması söz konusudur. Bu durum çoğaltan mekanizması ile tüm ekonomiye yayılacak ve reel milli geliri harekete geçirecektir. Böylece yurtiçi üretimde sağlanan artış (Y-A) yı yani ülke aleyhine olan yurtiçi üretim ile toplam harcama arasındaki farkı (dış ticaret bilânçosu açığını) giderici ve nedeniyle dış dengeyi sağlayıcı etkide bulunur.

Belirtmek gerekir ki, reel milli gelirdeki yükselme, harcamaları da bir ölçüde arttıracaktır. Ancak gelir artışının bir kısmı tasarrufa gideceği için yurtiçi harcama artışı yurtiçi gelir artışından daha küçük olmaktadır. Sonuç olarak, devalüasyon Y ile A arasında ülke aleyhine bozulan dengeyi sağlayıcı etki doğurmaktadır.

Özetle, ekonomide boş üretim kapasitesinin bulunması durumunda devalüasyonun etkisi, yurtiçi üretimi arttırarak dış ticaret bilânçosu dengesizliğini giderici etkide bulunacaktır.

Diğer taraftan ekonominin tam çalışma düzzeyinde bulunduğu bir durumda ise, devalüasyon üstteki gibi dış dengeyi sağlama anlamında etkili olmamaktadır. Çünkü ihracat ve ithalata rakip endüstirlere yönelen talep artışları, yine çoğaltan mekanizması ile tüm ekonomiye yayılacak ancak toplam yurtiçi üretimi arttırmayacaktır. Harcamalardaki genişlemenin doğurduğu talep artışı, bunun yerine ithalat yoluyla yurtdışından karşılanacaktır. Yani Y sabit kalırken A artacak ve ülke aleyhine olan yurtiçi üretim dengesi böylece daha da bozulacaktır. (dış ticaret dengesindeki açıkların büyümesi)

Özetle, tam çalışma durumunda devalüasyon dış ticaret açığını daraltmaz, tersine bu açığı büyültür. Bu koşullar altında dış dengeyi sağlamak için kur mekanizması yerine para ve maliye politikası gibi harcama kısıcı politikaların uygulanması gereklidir.

1 yorum: