25 Ekim 2012 Perşembe

Dış Ticaretin Tarihi


Dünyanın bilinmeyen bölgelerini keşfetmek yeni topraklar ve toplumlar bulmak, sadece ilmi bir merak olarak kalmamıştır. İnsanın öğrenmek ve yeni değerler bulmak arzusu gelişmiştir. Başlangıçta ilmi araştırma arzusu öne çıkmış, daha sonraları ise keşif ve buluşların ekonomik avantajlar sağladığı görülmüştür. Uluslararası ticaretin çıkış noktası da burası olmuştur.

16. yy sonlarına doğru Avrupa’da Merkantilizm (tıkla) geçerli bir ticaret düşüncesi olarak doğmuştur. Bunun doğal sonucu olarak ticaret devletlerin yoğun baskısıyla ve kısıtlayıcı engelleriyle karşılaşmıştır.

18. yy başlarında ise merkantilizm yerine egemen olan klasik liberalizm düşüncesi etkili olmaya başlamıştır. Sanayi devrimi ile liberalizm kökleşmiş ve buhar gücünün sanayiye uygulanmasıyla, büyük ölçekli üretime geçilmiştir.

19. yy sonları ve 20. yy başlarında himayeci ve milli ekonomi taraftarlarının yeniden güç kazandığı görülmüştür. Özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki ekonomik doktrinler veekonomi politikası, diğer sebeplerinde etkisi altında kalarak daha çok müdahaleci ve himayeciliği öngören doktrin etkisi altında kalmıştır.

Dünya ekonomisi 19.yy sonlarından itibaren önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunların en başında, ülkelerin gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler olarak ayrılmış olması gelmektedir.

Dünya nüfusunun 80% gibi bir bölümü az gelişmiş ülkelerden oluşmaktadır. Bu ülkeler gelir dağılımından adil bir pay alamamaktadır. Birçoğu aşırı yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşamaktadır. İletişim araçlarının gelişmesi ve küreselleşme, sanayileşmiş ülkelerdeki insanların yaşam düzeyini gözler önüne sermektedir. Bu durum az gelişmiş ülkelerin gelişim gösterme konusunda azimlerini arttırmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönem boyunca bu ülkelerin temel amacı sanayileşmenin gerçekleştirilmesi ve sanayi ürünlerinin ihracatının geliştirilmesi olmaktadır.

Bu gelir dağılımındaki eşitsizliğin sonucu olarak sosyal ve siyasal huzursuzluklar ortaya çıkmaktadır. Az gelişmiş ülkelerin yalnız başına kalkınmaları neredeyse imkansızdır. Bu ülkeler sanayileşmiş ülkelerin sağlayacağı mali kaynaklar ve desteklerle kalkınabilirler. Söz konusu destekle dünya genel ticaret hacmi de genişleyecektir. Uluslararası alanda sosyal ve siyasal istikrar artacaktır.

Diğer yandan sanayileşmiş ülkelerin desteklerinin yetersizliği nedeniyle az gelişmiş ülkeler 1980 li yılların başlarında uluslararası bankalardan borç almaya başlamışlardır. Bu borçlara uygulanan faizlerin yüksekliği nedeniyle az gelişmiş ülkeler borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmişlerdir. Bu durum az gelişmiş ülkeler için dış borç problemini ortaya çıkarmıştır.

Bu borçların bir kısmı silinmiş,  bir kısmı yeni ödeme planlarına bağlanmıştır. Ancak söz konusu ülkelerde yaşanan döviz sıkıntısı ve kamu açıklarına bağlı olarak uygulanan yüksek faiz politikaları, çoğunluğu kısa süreli önemli miktarda yabancı sermayeyi bu ülkelere çekmiştir. Mali küreselleşme de bu gelişmelere uygun bir ortam hazırlamıştır. Az gelişmiş ülkelerdeki yabancı mali sermaye ülkedeki ekonomik ve siyasal gelişmelere çok duyarlı olmaktadır. Küçük bir olumsuz beklenti bile bu sermayenin ülkeyi terk etmesine sebep olmaktadır.


Mali krizlerin büyük bir çoğunluğu bu nedene bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. 1994 Meksika Krizi, aynı yıl Türkiye’de alınan 5 Nisan Kararları, 1997 Asya Krizi ve 1998 Rusya Krizi’nde yabancı mali sermayenin önemli etkileri olmuştur. Mali krizler ülkede talep daralması yaratmaktadır. Reel ekonomide üretimi düşürür ve Dış ticaret hacmini olumsuz etkiler.

Dünya ekonomisinde dikkat çeken bir diğer unsur da gerek gelişmiş ülkelerde gerekse az gelişmiş ülkeler arasında bölgesel ekonomik birleşmelerin giderek yaygınlaşmasıdır. Roma Antlaşması ile kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu, Maastricht Antlaşması ile Ekonomik ve Parasal Birlikaşamasında geçmiş ve ismini de Avrupa Birliği olarak belirlemiştir. Nitekim 1999 yılı Ocak ayından itibaren Avrupa Birliği tek para birimi Euro yu (€)kullanmaya başlamıştır.

AB ye karşılık ABD de, Kanada, Meksika ile birlikte Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesini (NAFTA) kurmuştur. Japonya ve diğer uzak doğu ülkeleri ve pasifik ülkeleri de Asya Pasifik ÜlkeleriTopluluğunu (APEC) kurmuşlardır. Az gelişmiş ülkelerin kendi aralarında çok sayıda iktisadi birleşme hareketi gerçekleştirilmiştir. Tüm iktisadi birleşmeler arasından yukarda sözü edilen 3 temel topluluk en büyük blokları oluşturmaktadır. Bu 3 blok içinde yer alan ülkeler dünya dış ticaretinin neredeyse tamamını gerçekleştirmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder