11 Şubat 2011 Cuma

Dış Açık ve Dış Fazla

Dış ödemeler bilânçosu dengesizlikleri dış açık (deficit) veya dış fazla (surplus) şeklinde kendini göstermektedir. Bu dengesizlikler bilânço dönemi içinde yapılan otonom ekonomik işlemlerin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Otonom kalemler önceki yazılarımızda bahsettiğimiz gibi, ekonomik ve ticari yaşamın işleyişi ile kendiliğinden gerçekleşen işlemlerdir. Yani ihracat ithalat ve sermaye işlemleri gibi. Ancak denkleştirici işlemler ise otonom işlemlerin yol açtığı dengesizliği gidermek amacıyla yapılmaktadır. Bu durum nedeniyle, otonom işlemlere “açık yaratıcı” (gap-making) işlemler, denkleştirici işlemlere ise “açık kapayıcı” (gap-filling) işlemler de denilmektedir.

Ödemeler bilânçosunun ana hesap gruplarına bu açıdan bakıldığında cari işlemler hesabı otonom, sermaye işlemleri genel olarak otonom, resmi rezerv hesabı ise denkleştirici nitelik taşımaktadır.

Örnek olarak, cari işlemlerde yer alan mal ve hizmet akımları; benzer malların iç ve dış fiyatları, döviz kurları, iç ve dış gelir düzeyleri veya doğal kaynakların arzı gibi faktörlerin etkisine bağlı olmaktadır. Sermaye hesabındaki doğrudan yabancı sermaye ve portföy yatırımları ise iç ve dış gelir oranları ve risk düzeyleri gibi faktörlerden etkilenmektedir. Bunlar doğal olarak ekonomik ve politik nedenlerle alakalı olmaktadır. Kısa süreli sermaye fonlarının bir bölümü de otonom nitelikte olmakta ve faiz farklarından yararlanmak için mali merkezler arasında dolaşmaktadır. Ancak, bu fonların diğer bir bölümü (örneğin satıcı ülkedeki ihracat finansman kuruluşunun ithalatçıya açtığı kredi) denkleştirici nitelikte taşıyabilmektedir.

Resmi rezervlerdeki artış veya azalışlar ise merkez bankasının piyasadaki döviz alım satımlarının bir sonucu olarak meydana gelmektedir. Bu döviz alım satımları bilindiği gibi dış ödemelerdeki dengesizliklere bağlı döviz kurlarında oluşabilecek değişmeleri sınırlandırmak amacına yöneliktir. Bu niteliği nedeniyle denkleştirici işlemdir.

Uluslararası ekonomik işlemler çok sayıda tüccar, işadamı ve yatırımcı kişi ve kuruluş tarafından farklı nedenlerle yapılabilmektedir. Bu özellik nedeniyle, ödemeler bilânçosunun her an dengede olmasını beklemek doğru olmaz. Yani şu an için dengede olduğu varsayılsa bile bu farklı değişimlere bağlı olarak bunun böyle sürüp gitmeyeceği açıktır. Çünkü işlemlerin yapılışını etkileyen faktörler de sabit kalmamakta sürekli değişmektedir.

Toplam alacak ve borçlu işlemlerin net sonucu sıfır olmadıkça ödemeler bilânçosunda dengesizlik var demektir. Bu hesaplamaların yapıldığı dönem sonlarında dünya genelinde ödemeler dengesinin sağlanması oldukça az rastlanan, ama açık ve fazlanın çok sık rastlanan bir durumdur.

Teorik olarak bir dış açık veya fazlanın belirlenmesi oldukça kolaydır. Fakat uygulama bağlamında bazı önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu karışıklığın temeli işlemlerin otonom ve denkleştirici niteliklerinin tam olarak ayrılamamasına dayanmaktadır. Bu ayrımın yapılması işlemlerin hangi nedenlere dayalı yapıldığına bakılarak mümkün olabilmektedir, ve bu bilgilere istatistiklerden ulaşılamamaktadır.

Diğer taraftan söz konusu durum tamamen ümitsiz de değildir. Yazımızın başlangıcında belirtildiği gibi belli hesap gruplarının genel nitelikleri konusunda bilgiler mevcuttur. Belirsizlikler çok kısa süreli sermaye akımlarında kendini göstermektedir. Yani diğer işlemlerde böyle bir belirsizlik yoktur.

Kısa süreli sermayenin bir kısmı otonom, bir kısmı ise denkleştiricidir. İstatistiki verilere bakarak bu iki kısım arasında bir ayrım yapabilmek neredeyse olanaksızdır.

İşlemlerin niteliğindeki bu farklılıklar nedeniyle dış ödemeler dengesi bağlamında farklı kavramlar ortaya çıkmıştır. Bu alanda üç ayrı dış denge tanımı mevcuttur.

  • Temel Denge
  • Likidite Dengesi
  • Resmi Rezerv İşlemleri Dengesi

Temel Denge (basic balance)
Bu kavram, cari işlemler ile uzun süreli sermaye bilânçolarının toplamından oluşmaktadır. Başka bir deyişle, bu dış denge tanımına göre *mal ve hizmetler, tek taraflı transferler ve uzun süreli sermaye; otonom işlemler olarak çizgi üstüne kaydedilir. Diğer yandan, kısa süreli sermayenin tümü, resmi rezerv değişmeleri de denkleştirici kabul edilerek çizginin altında gösterilir.

Temel denge kavramı, ödemeler dengesine bağlı olarak gerçekleşen ekonomideki yapısal değişmeleri yansıtma amacına yöneliktir. Ödemeler bilânçosundaki temel işlem gruplarıyla, gelip geçici nitelik taşıyanlar arasında bir ayrım yapılabileceğinden hareket edilmektedir.

Temel işlemlerin ekonomide uzun dönemli değişmeleri yansıttığı, ya da ekonomideki temel güç ve eğilimlere tepki niteliğinde olduğu varsayılmaktadır. Cari işlemlerle uzun süreli sermayenin bu şekilde temel işlem oldukları kabul edilmektedir. / Kısa süreli sermaye ile resmi rezerv işlemleri ise “geçici” olarak düşünülür ve çizgi altında gösterilir.

Türkiye gibi ülkelerde, dış ödeme dengesizliklerinin tahmininde temel denge tanımı kullanılmaktadır. Ancak diğer ülkeler bu tanımlamayı yeterli bulmamaktadır.

Likidite Dengesi (liquidity balance)
Temel dengeden farkı, kısa süreli sermayenin resmi ve özel olarak ikiye ayrılmasıdır. Bu ayrıma istinaden *kısa süreli özel sermaye; cari işlemler ve uzun süreli sermaye ile birlikte otonom işlemler olarak kabul edilirken, kısa süreli resmi sermaye ise resmi rezerv işlemleri ile birlikte denkleştirici olarak kabul edilmektedir.

Bu tanımlama geçmişteki sabit kur sistemleri döneminde, ABD tarafından uzun süre uygulanmıştı. Bu denge tanımının ABD’nin resmi rezervleri üzerindeki baskının iyi bir göstergesi olacağı düşünülüyordu. Çünkü, ABD hükümetinin tüm likit borçları çizgi altına konularak yabancıların ellerindeki dolarların toplamı belirlenmiş olmaktaydı.

Bu sözü edilen dolarların yabancılar tarafından diğer dövizlere dönüştürülmesi ABD’nin resmi rezervleri üzerinde beklenmedik baskılara sebep olabilirdi. Bu tabii ki teorik bir varsayımdı ve gerçekçi bir yaklaşım değildi.

Resmi Rezerv İşlemleri Dengesi (official reserve transactions balance)
Bu denge tanımında, ülkenin yabancı resmi kuruluşlara olan kısa süreli sermaye borçları ile resmi rezerv işlemleri denkleştirici olarak kabul edilmekte ve çizgi altına kaydedilmektedir.

Bu durumda, bütün özel işlemler ise otonom sayılarak çizgi üstüne konulmuştur. Bu tanımlama niteliği gereği döviz piyasasında ulusal para üzerindeki baskıyı ölçen bir araç durumundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder