Bir ülkenin ithalatı, dış dünya açısından diğer ülkelere yapılan ihracat demektir. Bunun gibi ülkenin ihracatı da dış dünyanın o ülkeden ithalatını oluşturmaktadır. Dolayısıyla açık bir ekonomi dünya ekonomisi ile karşılıklı etkileşim içerisindedir. Eğer söz konusu ekonomi büyük bir ülkeye ait ise, bu karşılıklı bağlılığın önemi daha fazla artmaktadır.
Büyük ülkelerde yatırımların canlanması, ya da tersine bir ekonomik duraklama gibi olaylar diğer ülkeleri de derinden etkilemektedir. Açık bir ekonomi, dünyadaki bu tür gelişmelerin etkisi altında kalan ekonomi demektir.
Ulusal ekonomilerdeki istikrarsızlıkların uluslararası alanda yayılışının en bilinen örneklerinden birisi 1929 daki Büyük Dünya Depresyonu’nun Amerikan ekonomisindeki şiddetli duraklamanın etkisiyle başladığı gerçeğidir. Benzer şekilde bu tür büyük ülkelerdeki ekonomik gelişme karşısında, diğer ülkelerde lokomotif gibi peşine takılarak genişleme içerisine gireceklerdir.
Dış yansıma olayını somut bir örnek üzerinden inceleyebiliriz. 3 ülkeli bir model düşünelim.
A ülkesinde uygulanan harcama kısıcı politikalarla milli gelir ve istihdam düzeyi düşürülmüş olsun. Bunun sonucunda marjinal ithalat eğilimine bağlı olarak ithalat da azalacaktır. Bu durumda A ülkesine ihracat yapan ülkelerin ihracatı daralmış olacaktır. Bu ülkeleri de B ve C olarak isimlendirebiliriz. Sonuç olarak, ikinci aşamada B ve C ülkelerinin de milli gelir ve çalışma düzeyleri gerileyecektir. Açıkça görülüyor ki A daki bir ekonomik duraklama dış dünya ülkelerine taşmıştır.
Ancak karşılıklı etkileşim yalnız bu noktada bitmez. B ve C nin milli gelirindeki daralma o ülkelerinde ithalatını kısmaları anlamına gelecektir. Üçüncü aşamada bu durum u başlatan A ülkesi açısından da ihracat azalmış ve milli gelir daralmış olacaktır. Böylece birbirini izleyen dalgalar şeklinde ülkeler arasında etkileşim karşılıklı olarak sürüp gitmektedir.
Bu şekilde bir ülkenin milli gelirinde görülen bir artma veya azalmanın onun ticaret ortaklarına aktarılarak sonra tekrar kendine dönmesine "dış yansıma" (foreign repercussion) denilmektedir. *Dış yansıma dolayısıyla ülkede ilk ortaya çıkan istikrarsızlığın etkileri dış dünyaya yayılacak, ve o ülkelerde ortaya çıkan istikrarsızlık tekrar kendi üzerine gelecektir. Neticesinde istikrarsızlık daha da şiddetlenmiş olacaktır.
Dış yansıma mekanizmasının işleyişi özellikle sabit kur rejimlerinde daha güçlü olmaktadır. Bunun nedeni, Sabit kur rejiminde milli gelirdeki bir değişmenin ithalat üzerinde doğurduğu etkiler döviz kurlarına yansıtılmamaktadır. Yani, toplam harcamaların genişletilmesi dolayısıyla ithalatı artan bir ülkede ulusal paranın döviz piyasasında değer kaybına izin verilmemektedir. Merkez Bankası müdahaleleri ile kurlar sabit tutulmaya çalışılır.
Yapay olarak düşük tutulan bu kurlar, ülkenin ithalatını genişleyecek, bu da karşı ülkelerin ihracatını geliştirerek onların milli gelirlerini yükseltecektir. Özetle, bu rejimde milli gelir değişmeleri ithalatta ortaya çıkan aynı yöndeki değişmeleri şiddetlendirerek daha kolay şekilde dış dünya ülkelerine aktarmış olmaktadır.
Diğer taraftan serbest değişken kur sistemlerinde ithalatta veya ihracattaki bir değişme önce döviz piyasasına yansımakta ve kurları etkilemektedir. Eğer ülkede toplam harcamalar artmışsa, bunun sonucunda ithalat talebinde meydana gelecek artışlar o ülke parasının döviz piyasasında değer kaybetmesine neden olacaktır. Bu da ithalat talebini azaltıcı etki yapacaktır. Böylece diğer ülkeler üzerindeki etki yumuşatılmış olacaktır. Tersine, iç talebin daralması durumunda da ulusal para değer kazanacaktır. Bu da ithalattaki düşüşü yavaşlatacak ve dışarıda ani bir talep eksikliğine engel olacaktır. Özetle, serbest değişken kur sistemleri ulusal ekonomilerdeki istikrarsızlıkların dış dünyaya yayılışının yavaşlatan bir etkiye sahiptir.
Bu durumu kasisten geçen bir aracın amortisör sayesinde bu kasisi daha hafif hissetmesi şeklinde betimleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder