6 Şubat 2011 Pazar

Satınalma Gücü Paritesi Yaklaşımı

Purchasing Power Parity

Satınalma gücü paritesi (SGP – Purchasing Power Parity), oldukça bilinen “Tek Fiyat Kanunu” (law of one price) ‘nun döviz piyasaların uygulanmış şeklidir. SGP Teorisi’ni ve bu yaklaşıma dayanarak kur tahminlerini belirtmeden önce, tek fiyat kanunu hakkında temel bazı bilgiler vermek yararlı olacaktır.

Alıcı ve satıcıların çok sayıda olduğu piyasa koşullarına ilişkin bilgilerin çok ufak maliyetlerle sağlanabildiği serbest rekabet piyasalarında doğal olarak şu sonuçlara ulaşılır;

Ticarete konu olan bir malın (veya başka bir ekonomik varlığın) mevcut döviz kurundan belirli bir ulusal paraya çevrilmiş fiyatının dünyanın her yerinde aynı olması gereklidir. Yani, farklı piyasalarda bu malın fiyatları arasında doğabilecek farklılık, bu malı bir piyasadan diğerine ulaştırmak için gereken taşıma giderlerinden daha büyük olamaz.

Tek fiyat kanunu adı verilen bu olay, uluslarası arbitraj faaliyetlerinin bir sonucu olmaktadır. Arbitrajcı risk yüklenmeden, belli bir anda ortaya çıkmış bulunan fiyat farklılıklarından yararlanmak ister. Bu amaçla “ucuza al, pahalıya sat” ilkesine göre hareket etmektedir. Bu mekanizmaya bağlı olarak fiyatlar çok dar sınırlar içinde birbirinden sapmadan belirlenmektedir.

Bir somut örnek üzerinde analiz yapmak anlaşılabilir olmak adına faydalı olacaktır.

Türkiye ve ABD’yi ele alarak mal piyasalarında tek fiyat kanununun işleyişini açıklamaya çalışalım.

Gümrük tarifeleri ve taşıma giderleri gibi maliyetlerin olmadığı varsayımı altında,

Halen geçerli olan kur 10TL: 1$ iken, buğdayın tonu Amerika’da 100$, Türkiye’de 1100TL’dir.

Türk lirasına çevrildiğinde bunun anlamı buğdayın ABD’de 1000TL ve Türkiye’de 1100TL (ya da dolar cinsinden sırasıyla 100$ ve 110$) olmaktadır.

Görüldüğü gibi, buğday fiyatları ABD’de Türkiye’den daha ucuz olmaktadır. Bu farklılık kâr peşinde olan arbitrajcı için arzulanan bir ortam yaratmaktadır. Buğday ABD’den alınıp, Türkiye’de satılırsa ton başına 100TL (veya 10$) bir kâr elde edilecektir. (gümrük ve taşıma giderleri yok varsayımı)

Arbitrajcının kâr sağlaması yanında, bu gerçekleştiği al sat mekanizması, iki ülke arasındaki fiyatları birbirine yaklaştıran bir etki doğuracaktır. Buğdayın ABD’den alınması bu piyasada fiyatları yükseltici, alınan buğdayların Türkiye’de satılması ise bu piyasada fiyatları düşürücü etkide bulunacaktır. Sonuç olarak piyasalar arasında bozulmuş olan fiyat uyumu bu mekanizma ile yeniden sağlanmış olacaktır. (tek fiyat kanunu)

Tek Fiyat Kanunu, uluslararası ticarete konu olan tüm ekonomik varlıklara uygulanabilmektedir. Örneğin mal piyasalarına uygulanırsa aynı malın, döviz piyasaların uygulanırsa belli bir yabancı paranın, sermaye piyasaların uygulanırsa aynı paraya bağlı tahvillerin faiz oranlarının, bütün piyasalarda aynı olması gereklidir.

Şimdi SGP Teorisi’ne daha yakından bakalım. SGP (Satınalma Gücü Paritesi) birisi mutlak, diğeri de göreceli (nisbi) olmak üzere iki ayrı şekilde ele alınır.

1. Mutlak Satınalma Gücü Paritesi

Mutlak satınalma gücü paritesi (absolute purchasing power parity) yaklaşımına göre, bir ülkedeki fiyatlar, cari döviz kurlarından diğer ülke paralarına dönüştürüldüğünde tüm bu ülkelerde de aynı olmalıdır.

Diğer bir açıdan bunun manası, herhangi bir ulusal para biriminin satınalma gücünün, dünyanın her yerinde aynı olması demektir. Mutlak SGP’de öngörülen bu sonucu sağlayan yine arbitraj mekanizması olmaktadır.

Yukarıda, mutlak SGP Teorisi tek bir mal yönünden incelenmiştir. Teoriye göre, cari kurlardan ulusal paraya dönüştürüldüğünde belli bir malın tüm ülkelerdeki fiyatının aynı olması gerektiği ifade edildi. Burada kanunun ülkedeki tüm mallar için geçerli olacağı belirtilmektedir.

Malların tümünün fiyatlarını ifade etmek için, doğal olarak fiyat endeksleri kullanılmaktadır. Eğer iç fiyat endeksini Pi, dış fiyat endeksini Pd ve döviz kurunu da S ile gösterirsek, mutlak SGP aşağıdaki denklemle gösterilebilir.

Pi = S x Pd

Kısaca, ortak bir yıl temel alınarak düzenlenen (ve kapsam olarak birbiriyle karşılaştırılabilen) fiyat indekslerinin tüm ülkelerde aynı sayıyı göstermesi gereklidir.

Bahsedilen bu ilişkiye bağlı olarak, iki ülke arasındaki döviz kurunun ne olması gerektiğini hesaplayabiliriz. Buna göre ulusal para ile yabancı para arasındaki değişim oranı (döviz kuru), ilgili ülkelerin fiyat indeksleri oranına bağlı olmaktadır.

Özetle, iç fiyat indeksi, yabancı ülkenin fiyat indeksinden ne kadar yüksekse (düşükse) bir birim yabancı paranın ulusal para fiyatını ifade eden döviz kuru (S) da o kadar yüksek (düşük) olmaktadır. Kısaca;

S = Pi / Pd

Mutlak anlamda SGP’nin döviz kurlarındaki değişmeleri açıklayan bir gösterge olduğu düşünülebilir. Bununla birlikte, gerçekte mutlak SGP bu amaçla kullanılmamaktadır. Bu amaçla kullanılması daha uygun olan göreceli SGP'dir. Bu kavramı aşağıda inceleyeceğiz.

Mutlak SGP konusuna dönersek, bu konuda kullanılmasının neden sakıncalı olacağını açıklayalım.

Bunun nedeni uygulamada mutlak SGP’nin (Satınalma Gücü Paritesi) geçerliliğine duyulan şüphe ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Gerçek dünyada tek fiyat kanunu bir tek mal için geçerli olsa bile ülkedeki malların tümü için geçerli olmayabilir. Öncelikle, *tüm ülke için fiyat indeksleri kullanmak gerekli olacağından, iki ülke arasında birbiriyle tam olarak karşılaştırılabilecek fiyat indeksleri bulmak güç olmaktadır.

Bu maksatla toptan eşya fiyatları indeksi, tüketici fiyatları indeksi, GSMH deflatörü vs. gibi çeşitli indeksler kullanılabilmektedir. Fakat, her ülkede fiyat indekslerinin kapsamına girecek mallar ve bunlara verilecek ağırlıklar farklı olabilmektedir. Ayrıca, gerçek dünyada farklı ülkeler tarafından üretilen benzer mallar arasında önemli kalite farklılıkları bulunmaktadır.

Diğer taraftan mutlak SGP yalnız mal ve hizmet ticaretini denkleştirecek kurları belirlemekle ilgilenirken, sermaye akımlarını tümden ihmal edilmektedir. Sonuç olarak kur düzeyi mal ve hizmet ithal ve ihracını denkleştirecek bir düzeyde olsa bile yine de sermaye çıkışı olan ülkenin ödemeler bilançosu açık, sermaye girişi olan bir ülkenin ödemeler bilançosu da fazla verecektir.

Bundan başka, neredeyse her ülkede üretilen birçok mal ve hizmet ilgili fiyat indeksleri kapsamına girdiği halde, dış ticarete konu olmamaktadır. (ticaret dışı mallar) Bu duruma istinaden, SGP yaklaşımı, ticaret dışı mal ve hizmetler nedeniyle yine de mal ve hizmet ticaretini dengeleyen kuru göstermeyebilir. Tüm bunların dışında ülkeler arasında fiyat eşitliğini engelleyebilecek doğal veyahut yapay bir çok engel ve müdahaleler (taşıma giderleri, gümrük vergileri, kotalar, idari düzenlemeler, standartlar vs.) mevcuttur.

Mutlak SGP’nin ortaya çıkardığı bu ve benzeri güçlükler karşısında bu yaklaşım yerine alternatif olarak göreceli SGP yaklaşımı daha yaygın kullanmaktadır. Yazımızın geri kalanında bu yaklaşım üzerinde duracağız.


2. Göreceli Satınalma Gücü Paritesi

SGP’nin bu yaklaşımında fiyat ve kurların mutlak büyüklüğü yerine bunların göreceli değişmeleri dikkate alınmaktadır. Yani, göreceli SGP (relative purchasing power parity) ‘ye göre, kurlardaki değişme iki ülke arasındaki enflasyon (fiyatlardaki artış) oranlarına bağlı olmaktadır.

Bu varsayımda, yabancı ülkeye göre ulusal ekonomide enflasyon ne derece yüksekse, döviz kurunun da o ölçüde artması gereklidir. Mesela *belli bir başlangıç yılı esas alınarak, Türkiye’de fiyat artışlarının ABD’nin iki katı olması, doların TL kurunun iki kat artmasını getirecektir.

Bugünkü dönemi 1, başlangıç dönemini 0 ile ifade edersek, ve enflasyon oranlarıf, Türkiye’yi T, ABD’yi A simgeleri ile gösterirsek doların TL kurundaki değişme oranı aşağıdaki formülle bulunabilmektedir.

(S1 – S0) / S0 = fT - fA

Formülün kullanışını bir örnek ile gösterelim. Diyelim ki, 2005 yılında 1$:2TL olsun ve bu yıla ait enflasyon oranları Türkiye’de 75% ve ABD’de 5% olmuş olsun.

Bu koşullar altında, göreceli Satınalma Gücü Paritesi yaklaşımında 2006 yılında doların TL kuru ne olacaktır?

İlgili değerler yukardaki formülde yerlerine yazılır.

(S1 2) / 2 = 0,75 0,25
S1 = 3 olarak bulunmaktadır.

Hatırlanması gereken, bu hesaplamalar yukardaki gibi geçmişe dönük olarak (tarihi değerlerin tahmini) yapıldı. Fakat, bunun yerine bugünkü kur ve beklenen enflasyon oranlarına dayanılarak geleceğe ait kur tahminleri de yapılabilir. Göreceli SGP’nin bir kur tahmin aracı olarak kullanılması daha çok bu manada gerçekleşmektedir.

Yazımızın önceki bölümünde mutlak SGP’yi incelerken değinmiş olduğumuz kısıtlayıcı faktörler (karşılaştırılabilir indeks bulunmaması, sermaye akımları, kalite farklılıkları, ticaret-dışı mallar, gümrük tarifeleri ve benzeri engeller) göreceli SGP durumunda da var olmaktadır. Ancak, bu engellerin varlığı mutlak yaklaşımda SGP’yi geçersiz kılarken göreceli SGP’de belki ufak sapmalar doğurabilir. Örneğin, gümrük vergileri iki ülke arasında, malın mutlak fiyatını farklılaştırır. Ama gümrükler sabitken fiyattaki değişmeler ülkelerdeki enflasyon oranlarını yansıtmaktadır ve ülkeler arasında karşılaştırılabilecek durumdadır. Kısaca, mutlak anlamda SGP’nin geçerli olduğu durumda göreceli anlamda SGP’de geçerlidir. Ama göreceli SGP geçerliyken mutlak SGP’nin geçerli olması gerekmez.

Satınalma Gücü Paritesi Teorisi düzenlenmiş olarak ilk kez İsveçli iktisatçı, Gustav Cassel tarafından 1918’de ortaya atılmıştı. Cassel, teorinin Birinci Dünya Savaşı sonrasında altın standardına dönülürken yeni resmi kurların belirlenmesinde temel bir gösterge olarak kullanılabileceğine inanmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uygulanan sabit kurlu Bretton Woods Sistemi’nde de hükümet yetkililerinin, devalüasyon veya revalüasyon oranlarını belirleme açısından teoriden faydalanabilecekleri kabul edilmekteydi.

SGP’nin geçerliliği konusunda yapılan uygulamalı çalışmalar farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Genellikle kısa dönemlerde SGP’nin geçerliliğinin daha düşük olduğu görülmüştür. Bunun nedeni, kur değişmeleri ile fiyat değişmeleri arasındaki sürecin farklı oluşudur. Yani dışsal olarak ortaya çıkan bir olaya kurlar aniden tepki verirken, fiyatların gerekli uyumu göstermesi uzun zaman almaktadır. Ayrıca, hükümetlerin döviz piyasasına yaptıkları müdahaleler de kurların beklenen düzeye uygun çıkmasını engelleyebilmektedir.

Bununla beraber, uzun dönemlerde ve özellikle de enflasyon oranlarının yüksek olduğu durumlarda, kur değişmeleri ile SGP arasında büyük bir uyum oluşmaktadır. Bu duruma istinaden, göreceli SGP’nin ekonominin reel faktörlere bağlı uzun dönemli denge döviz kurlarını gösteren bir araç olduğu kabul edilebilir.

Kısa dönemlerde ise, özellikle sermaye akımlarının etkisine bağlı olarak, SGP, döviz kurlarındaki uzun dönemli bu denge değerlerinin etrafında şiddetli biçimde değişebilmektedir. Bu bakımdan kurlarda anlık ortaya çıkan ve uzun dönemli denge değerlerine göre daha şiddetli olan bu değişmeleri açıklamak adına yeni yaklaşımlar gerekli görülmüştür. Bu çağdaş teoriler diğer yazılarımızda ele alınacaktır.

Ayrıca, SGP’ye dayanan, kurlardaki “aşırı değerlenme” ve “eksik değerlenme” konularını aşağıdaki bağlantıdan inceleyebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder