8 Şubat 2011 Salı

Ödemeler Bilânçosunun Özellikleri

Balance of Payments

Ödemeler Bilânçosu *bir ülkede yerleşik kişilerin belirli bir dönem boyunca yabancı ülkede yerleşik tüm kişilerle yaptıkları bütün ekonomik işlemlerin sonucunu gösteren sistematik bir kayıt olarak tanımlanabilir.

Ödemeler bilânçosu kayıtları genellikle bir yıllıktır. Ancak bu kayıtları daha kısa süreler için hazırlayan ülkeler de vardır. Örnek vermek gerekirse, ABD’de ödemeler bilânçosu üç aylık (3 months) olarak yayımlanmaktadır.

Ödemeler bilânçosunun belirli bir dönem süresince gerçekleşen işlemleri göstermesi, bu durumun stok değil, akım kavramı ile ilgili olduğunu göstermektedir. Örneğin, ödemeler bilânçosu, ülkenin birikmiş dış borç veya varlıklarının tutarını göstermemektedir. Onun yerine, bunlardaki yıllık değişmeleri göz önüne sermektedir.

Diğer taraftan örneğin, bir yıla ait dış ödeme açıkları o yıl sonunda ülkenin dış borçlarının artmasına veya dış fazlalarının azalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda dış ödemeler bilânçosu kavramı ticari işletmelerin bilânçolarına değil, kâr-zarar hesaplarına benzerler.

Ödemeler Bilânçosu açısından bazı kavramları irdeleyelim.

a. Ekonomik İşlem ve Ülkede Yerleşik Olma

Ödemeler bilânçosu tanımındaki şu iki kavram dikkat çekmektedir. Bunlar; Ekonomik İşlem (economic transaction) ve Ülkede Yerleşik Olanlar (residents)’dır. Uluslarası ekonomik işlemler, ele alınan ülke ile dış dünya arasındaki mal, hizmet ve faktör akımlarını kapsamaktadır. Faktör akımları da sermaye, emek ve teknolojiden oluşmaktadır.

Geleneksel olarak uluslararası ekonomik işlemlerde mal ve hizmet ticareti ilk sırada anılmaktadır. Fakat özellikle iletişim olanaklarının gelişmesi ve sermaye piyasalarındaki küreselleşme ile birlikte, çoğu ülke için sermaye akımları da ticaret akımları kadar önem taşımaya başlamıştır.

Uluslarası ekonomik işlemlerin sonucunda genel olarak parasal bir ödeme söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda; *mal, hizmet veya teknoloji ihraç eden veya sermaye ithal eden bir ülkeye döviz girecektir. Tersi durumda, *yani mal, hizmet veya teknoloji ithal eden veya sermaye ihraç eden bir ülkeden ise döviz çıkacaktır.

Bununla birlikte, bilinmesi gerekir ki tüm ekonomik işlemler karşılığında bir ödeme yapılmayabilir. Buna örnek olarak, uluslarası şirketin şubeleri arası mal gönderimi veya en basitinden gıda yardımı gibi hibeler gösterilebilir.

Ödemeler bilânçosu tanımı bağlamında, dış dünya ile yapılan ekonomik işlemler ister parasal bir ödeme gerektirsin, isterse gerektirmesin, ödemeler bilânçosuna kaydedilmelidir. Bu durum nedeniyle, dış ödemeler bilânçosu deyimi bu kullanış amacına uygun düşmemektedir. Bu maksatla, uluslararası literatürde bu terim uluslarası ekonomik işlemler dengesi (balance of international economic transactions) olarak kullanılmaktadır. (balance of payments)

Ödemeler bilânçosu tanımında yer alan “ülkede yerleşik olma” (located in the country) deyiminden normal olarak anlaşılan ekonomik faaliyetleri yürüten kişilerin söz konusu ülkede bulunuyor olması anlamı çıkmaktadır.

Hatırlanması gereken nokta, yerleşik olma ile vatandaşlık arasında farkın bulunduğudur. Bir kimse ülkenin vatandaşı olmadığı halde, sürekli oturdukları veya işlerini yürüttükleri yerde yerleşmiş kabul edilebilir. Bu kavramın anlaşılması açısından örnek vermek gerekirse, Almanya’da uzun süreli bir Türk işçi bu ülkede yerleşmiş kabul edilir. Fakat, bu ülkede turist olarak bulunan kişiler ise o ülkeye yerleşik kabul edilmezler. O yüzden o ülkede yapılan harcamaları bir dış ekonomik işlem sayılacak ve ilgili ülkenin ödemeler bilânçosuna kaydedilecektir.

Bununla birlikte, ülkede yerleşik olma durumunun istisnaları da mevcuttur. Bunlar, sürekli olarak görev yapan diplomatlar ve yabancı silahlı kuvvetler mensupları gibi kişiler olmaktadır. Bu kişilerin yaptıkları harcamalar aynen turist harcamaları gibi değerlendirilir.

Şirketler bağlamında yerleşme durumuna bakarsak, şirketler tüzel kişilikleri gereği kurulduğu ülkede yerleşmiş sayılırlar. Ana merkez dışındaki her şube bulunduğu ülkede yerleşmiş olarak değerlendirilecektir. Buna istinaden, Türkiye’de kurulan bir yabancı şirketin, ödemeler bilânçosunda yerli şirketlerle aynı kefede olacağını bilinmesi önemlidir. *(Yani bu şirketlerin Türkiye’de yaptığı şatışlar Türkiye açısından ithalat kabul edilmez, bu şirketlerin yabancı ülkelere hatta ana merkez ülkesine yaptığı satışlar da Türkiye’nin ödemeler bilânçosuna kayıt edilecektir.)

b. Alacaklı ve Borçlu İşlemler

Yazımızın ilk kısmında belirttiğimiz gibi bir ülkenin dış dünya ile yaptığı her türlü ekonomik işlem ödemeler bilânçosuna kayıt edilmektedir. Fakat, tahmin edilebileceği gibi bir ülke açısından bu rakamlar çok yüksek olabilmektedir.

Bu dağınıklığa karşın, tüm ödemeler sınıflandırma açısından ortak noktalara sahiptir. Öncelikle, bir işlem iki ayrı gruptan birine ait olmak zorundadır. Yani ya bir alacak hakkı, ya da bir borç doğuracaktır.

Birinci gruptakiler “alacaklı işlemler” (credit items)’dir. Bu işlemler ödemeler bilânçosunun aktif kısmına kaydedilirler.

Diğerleri ise “borçlu işlemler” (debit items) olmaktadır. Bunlar da pasif kısımda yer alırlar.

Genel olarak alacaklı işlemler ülkeye bir döviz girişi sağlamaktadırlar. Örnek olarak mal ve hizmet ihracı verilebilir. Bazen ise alacaklı bir işlem yapıldığı halde ülkeye döviz yerine mal girmesi veya ülkede yerleşik birinin dışarıda bir alacak hakkı elde etmeleri gibi durumlar da söz konusu olabilmektedir.

Borçlu işlemler ise genellikle ülkeden döviz çıkışı sonucunu doğurmaktadır. Örnek olarak mal ve hizmet ithali verilebilir.

Sonuç olarak, ödemeler bilânçosu, alacaklı ve borçlu işlemlerin kaydedildiği genel bir hesap görünümünde olmaktadır.

Ayrıca unutulmaması gereken bir nokta, dış ödemeler bilânçosunun tanımlamasında bir ölçüde karışıklık mevcut olmaktadır. Bunun nedeni vereceğimiz örnekle daha net anlaşılacaktır. Bazen ödemeler bilânçosu, farklı ülkelerde yerleşik kişiler arasında yapılması gerekmez. Örneğin, merkez bankasının piyasada yaptığı döviz satışları yine o ülkedeki kişilere veya mali kurumlara yönelik olmaktadır. Bu tür durumlar gösteriyor ki, ülkenin mali piyasalarına yatırılan yabancı para fonlarının her zaman yurtdışından giriş yaptığı doğru olmamaktadır. Kısaca, o ülkedeki tasarrufçular da dövizle yatırım yapmakta olabilirler. Türkiye’de yerleşik kişilerin bankalarda Döviz Mevduat Hesabı açtırabilmeleri buna bir örnektir. Bu tür yabancı para fonları da, aynen yurtdışından gelen sermaye gibi ödemeler bilânçosuna kaydedilmelidir.

Diğer yandan, ilke olarak aynı grup içinde yer alan işlemlerden alacaklı ve borçlu nitelikte olanlar ödemeler bilânçosuna ayrı ayrı kayıt edilirler. Örneğin, mal ticaretinde hem ihraç, hem de ithal edilen malların gösterilmesi söz konusudur. Merkez bankasında ise rezervlerdeki net değişme gösterilir, yani giren çıkan dövizler ayrı ayrı belirtilmez.

c. Uluslarası Ticari İşlemlerin “İkilik” Özelliği

Her uluslarası ekonomik işlem, ilgili ülkelerden birine fiziki mal ve hizmetlerin devrini, diğerine de bunun karşılığı olan parasal kaynakları talep etme hakkı vermektedir.

Örnek olarak, *mal ihracatı durumunda, ihracatçı ülke ödemenin yapılmasını, ithalatçı ülke de malın devrini isteme hakkına sahip olmaktadır. Aynı şekilde, yabancı tasarruf sahipleri ulusal sermaye piyasasında tahvil alınca, yabancı ülke bu değerli kağıdın mülkiyetini elde ederken, ev sahibi ülke de bunun karşılığı olan dövizleri elde eder.

Bu açıklamalar bağlamında, uluslarası ekonomik ve mali işlemlerin çoğunda böyle bir “ikilik” (duality) olduğunu görebilmekteyiz. Yani bir kayıt tekniği olarak, ödemeler bilânçosu “Çift Kayıtlı Muhasebe Sistemi”ne (double entry book keeping) göre tutulmaktadır.

Bu yöntemde ikilik özelliğine uygun olarak bir borçlu işlem, ilgili hesabın borçlu yanına kaydedildikten sonra, başka bir hesabın da alacaklı kısmına kaydedilir. Aynı şekilde bir alacaklı işlemde hesabın alacaklı kısmına kaydedildiğinde, başka bir hesabın da borçlu kısmında gösterilmiş olacaktır. Neticede, aynı işlemin iki ayrı hesabın ters yanlarına kaydedilmesi gerçekleşmektedir. Bu durum bu işlemlerin denkleştirilmesi sonucunu doğurmaktadır.

Özet olarak belirtmek gerekirse, çift kayıtlı muhasebe tekniğinin bir özelliği olarak ödemeler bilânçosunun alacaklı kısmın toplamı borçlu kısmın toplamına eşit çıkmalıdır. Bunun anlamı ödemeler bilânçosunun muhasebe kayıtları bağlamında her zaman denk olması demektir. Fakat, elbette ki bu, ekonomik anlamda dış dengenin sağlanmış olduğu anlamına gelmeyecektir. Ekonomik anlamda ödemeler dengesi açığı veya fazlasının bulunabilmesi için, bazı teknik işlemler yapılmalıdır.


d.Otonom ve Denkleştirici İşlemler

Ödemeler bilânçosunun temel hesap grupları, Cari İşlemler Hesabı, Sermaye Hesabı ve Resmi Rezervler Hesabı olarak sıralanabilir. Ayrıca İstatistik Farklar diye bilinen tek kalemlik bir hesapta yer almaktadır.

Cari işlemlere mal ve hizmet akımlarıyla ilgili işlemler kaydedilir. Sermaye hesabına da sınır ötesi sermaye işlemleri kaydedilir. Resmi rezervler hesabı ise merkez bankasının piyasaya müdahalede bulunarak yaptığı döviz alım ve satımları sonucu ülkenin resmi uluslararası rezervlerindeki net değişmeyi göstermektedir.

Bu açıklamalara göre cari işlemler ve sermaye hesabı kaydedilen işlemler otonom niteliktedir. Çünkü bunların yapılış nedenleri ödemeler bilânçosu dengesini sağlamak değildir. Aksine ekonomik hayatın normal işleyişine göre yapılan işlemlerdir. Ödemeler bilânçosunda ekonomik anlamda bir açık veya fazla ortaya çıkaran işlemler bunlar olmaktadır. Bu açıdan bu işlemlere “otonom işlemler” (autonomous transactions) denilmektedir. Bazen de “dengesizlik doğuran işlemler” (gap making transactions) denildiği olur.

Diğer taraftan, resmi rezerv değişmeleri “denkleştirici işlemleri” (accommodating transactions) oluşturmaktadır. Merkez Bankasının bu tür işlemler yapması dış dünya ile yürütülen mal, hizmet ve sermaye akımlarının (otonom işlemlerin) sonucuna bağlı olmaktadır. Eğer bir dengesizlik söz konusuysa, doğal olarak Merkez Bankasının müdahalelerine gerek duyulmaktadır. Merkez Bankasının müdahaleleri resmi döviz rezervlerinde net bir artış veya azalış şeklinde sonuçlar doğurmaktadır.

Mesela, *mal ve sermaye biçimindeki otonom işlemlerin neticesinde piyasada döviz talebi döviz arzını aşıyor olsun. Bu duruma istinaden kurlar yükselmeye başlayacaktır. Merkez Bankası kurların bu ölçüde yükselmesini önlemek amacıyla resmi döviz rezervlerini kullanma yoluna gidecektir. Sonuç olarak Merkez Bankası kurlarda yükselmeyi durdurmak için piyasada döviz satışı yapacak ve döviz rezervlerini azaltmış olacaktır.

Tersi durumda, *yani döviz arzının döviz talebini aştığı durumda ise, merkez bankası bu sefer döviz fazlasını satın alarak ülkenin resmi rezervlerini arttırmış olacaktır.

Ülkenin resmi rezerv bulundurması ve iç ve dış piyasa değişikliklerine göre bu rezervlerin yönetimini gerçekleştirmesi Merkez Bankasının normal görevleri arasında sayılmaktadır. Bir ülkenin uluslarası rezervleri genellikle döviz, altın, SDR veya IMF net rezerv pozisyonu şeklinde olmaktadır. Altın ve öteki döviz dışı rezervlerin piyasaya müdahale amacıyla kullanılması için öncelikle döviz dönüştürülmeleri gerekmektedir.

Özet olarak ifade etmek gerekirse, Merkez Bankası müdahaleleri, piyasada bağımsız olarak yürütülen otonom işlemlerin doğurduğu dengesizlikleri gidermek için yapılmaktadır. Bu nedenle, bu tür döviz işlemlerine denkleştirici ve “dengesizlik giderici” (gap-filling) işlemler denilmektedir. Ödemeler bilânçosunda dönem boyunca yapılan tüm müdahaleler teker teker gösterilmez, bunun yerine hepsinin net sonucu olarak resmi rezervlerde bir artış veya azalış olarak gösterilir.

Ödemeler bilânçosu hesaplarında bazen işlemlerin nitelik farklarını göstermek için otonom ve denkleştirici işlemler arasına bir çizgi çekildiği varsayılmaktadır. Otonom işlemler bu çizginin üst kısmında, Denkleştirici işlemler ise bu çizginin altına kaydedildiği tasavvur edilir. Bu nedenle literatürde otonom işlemler için “çizgi üstü” (above the line) işlemleri, denkleştirici olanlar için ise “çizgi altı” (below the line) işlemleri deyimleri de kullanılmaktadır.

Ödemeler dengesi işlemlerinin bu şekilde ayrılması dış açıkların ve dış fazlaların belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bir dengesizlik doğuran işlemler otonom işlemlerdir. Denkleştirici olanlar ise bu dengesizliklere bağlı olarak Merkez Bankasının gerçekleştiği dış rezervleri doğrudan etkilemektedir. Önümüzdeki günlerde konu hakkında daha detaylı yazıları blogumuzda yayınlayacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder