İthalatçı, ithal ettiği malın sınırdan geçişi sırasında gümrük vergisini öder, sonra da bu vergiyi kısmen veya tamamen malın fiyatına ekleyerek içerdeki nihai tüketicilere bu vergiyi yansıtır.
Sonuç olarak, gümrük vergisinin yükünü ithalatçı ülkedeki tüketiciler taşımaktadırlar.
Genelde bu görüş doğrudur, fakat; bazen ithalatçı ülkenin gümrük vergisi koyması, ihracatçıyı fiyatları kırmaya zorladığı durumlarda söz konusu olabilmektedir.
Bu bahsettiğimiz durumu daha iyi anlamak için, bir örnek üzerinden açıklama yapmaya çalışalım.
Türkiye ile Almanya arasındaki fındık ticaretini ele alalım,
Almanya fındık ithalatına tarife koyması durumunda, bu ülkede fındık tüketimi fiyatların artacağı öngörüsüyle azalacaktır.
Fındığın dış talebindeki düşmenin Türkiye'ye etkisi ise,
-Elinde Almanya dışında malı satacak alternatif pazar olması durumunda sorun teşkil etmez.
-Fakat, eğer Almanya önemli bir alıcı durumunda ise, Türkiye güç durumda kalacaktır. Büyük olasıkla fiyatları kırmak zorunda kalması muhtemeldir.
Çünkü ancak bu takdirde kaybettiği piyasa payını yeniden elde edebilmesi mümkün olur. Böylece, gümrük vergisi ticaret hadlerini Almanya'nın lehine, Türkiye'nin aleyhine değiştirmiş olacaktır.
Vergi yükünün dağılımı bakımından durum,
Türkiye, ihracat fiyatını gümrük vergisi oranında indirirse, Almanyada gümrük vergili ithalat fiyatlarında hiçbir değişme olmayacak.
Sonuç olarak, gümrük vergisinin yükünü tümüyle Türkiye üstlenmiş olacaktır.
Tersine, ihracat fiyatları gümrük vergisinden daha düşük bir oranda indirime giderse, bu sefer Türkiye yalnızca söz konusu indirdiği oranı üstlenmiş olacaktır, geri kalanı ise Almanyadaki tüketiciler üstlenecektir.
Aşağıdaki grafikte, gümrük vergilerinin yansımasını iki ülkeli modelimizde görebilmekteyiz.
Sağ tarafta fındığın Almanya'da
Sol tarafta ise fındığın Türkiye'deki
Arz ve Talep eğrilerini görmekteyiz.
Gümrük tarifesi konulmadan önce,
İki ülkede fındık fiyatları aynı düzeyde olup, OP ye eşittir.
OP fiyatından Türkiye'deki MN arz fazlası, Almanyadaki M'N' talep fazlasına eşitlenmektedir.
Bunun anlamı dış ticarette denge durumudur.
Almanya fındık ithalatına kilogram başına PAPT tutarında bir vergi koyunca,
Fındık fiyatları,
Almanya'da PA ya yükselecektir,
Türkiye'de ise PT ye düşecektir.
Böylece gümrük vergisinin PPA kısmını Almanya, PPT kısmını Türkiye ödemiş olmaktadır.
Vergi yükünün ihracatçı ülke tarafında paylaşılmasında temel koşul, alıcının büyük bir ülke olmasıdır. Çünkü diğer durumda küçük ülkedeki bir talep düşüşü uluslarası piyasada etkiye sebep olmaz.
Büyük ülkeler talep düzeylerinin yüksekliği nedeniyle bir anlamda monopson gücüne sahiptirler.
Alıcı ülkenin monopson gücü olduğu kabul edilirse,
Gümrük yükünün dağılımının anlaşılması, ilgili ülkelerdeki arz ve talep esneklikleriyle ilgili olmaktadır.
*Hangi ülkenin esnekliği daha düşükse o ülke vergi yükünün daha büyük bir payını üstlenecektir.
Ekonomik düşünce oldukça basit bir durum söz konusudur. Dediğimiz gibi eğer ihracatçınıın sattığı malın arz esnekliği düşükse, ihracatçı ülke, dış talepteki bir azalma karşısında bu malın üretimini kolayca azaltamaz. Bunun anlamı arz fazlasını oluşmasıdır.
Diğer taraftan düşük talep esnekliği durumunda ise, fiyatı ucuzlayan ihraç malının yurtiçi talebi arttırılamadığından mal stokları büyüyecek, böylece hem arz, hem de talep yönünden gelen etkilerler ihraç malının arzı büyümüş olacaktır. Özellikle dövize ihtiyacı olan bir ülke açısından bu büyüklükteki bir arz fazlası fiyatların kırılması yolunda önemli bir baskı unsuru olacaktır.
Bu anlatmaya çalıştığımız durumun örneklerini dünya ticaretinde sıklıkla görmekteyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder