29 Aralık 2010 Çarşamba

Stratejik Ticaret Politikası

Dış ticarette koruyuculuğu savunan görüşlerden oldukça yeni sayılan biri de stratejik ticaret politikasıdır. (strategic trade policy)

Bu görüşe göre, sanayileşmiş bir ülke, korumacı önlemlerle gelecekteki hızlı büyümesi için kilit rol oynayacağını düşündüğü yarı geçişken, bilgisayar, iletişim araçları gibi endüstrilerde karşılaştırmalı üstünlük yaratma yolunu seçebilir.

Sübvansiyon ve vergi önlemleri gibi dış ticarete yönelik müdahaleler uygulanabilmektedir.

Söz konusu sektörler yüksek risklerler karşı karşıyadır. Bunun sebebi olarak verimli bir üretim için bu sektörlerde üretimi oldukça büyük ölçekli olarak gerçekleştirmek gereksinimi gösterilebilir. Bu bağlamda, başarılı bir sektörün ülkeye katkısı aynı oranda büyük olacaktır.

Kısaca, stratejik ticaret politikası tezine göre, ekonomide kilit endüstrilerin özendirilmesi dolasıyla sağlanan dışsal ölçek ekonomilerden bütün ülke yararlanacaktır ve ülke adına gelecekte büyüme olanağı artış gösterecektir.

Genç endüstriler tezine benzer noktaları bulunmasına rağmen, politikanın hedefi az gelişmiş ülkelerin kalkınma düşüncesi değil, gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarını arttırabilmesidir.

Japonya bu tarz bir stratejik ticaret politikasını 1950'lerde çelik endüstrisi üzerinde, 1970 ve 1980'lerde yarı geçişken (semi conductors) endüstrisinde uygulamıştır. Ayrıca 1970'lerde Avrupa'da Concorde uçağı üretimi, 1970-1980 arasında Airbus uçaklarının geliştirilmesinde de görülmüştür.

Uygulamanın başarısı açısından bir örnek vermek gerekirse, 1970 lerde yarı geçişkenler piyasası ABD nin elinde bulunuyordu. Japonlar bu tarihlerden başlayan bir stratejik politika ile AR-GE finansmanı, yatırımlara vergi kolaylıkları sağlama çeşitli özendirme yöntemleriyle iç piyasasını dış rekabetten koruyarak endüstriyi geliştirme çabasına girişti. Bunun sonucunda 1980 lerin ortalarına doğru tüm dünya piyasasını ele geçirmeyi başarmışlardır.

Önemli diğer bir nokta, yüksek getirisi olan böyle bir politikanın uygulanmasının oldukça meşakatli bir süreç içerdiği bilinmektedir. Diğer ülkelere de bağımlı olan bu sürecin eğer konjonktür uygun değilse başarıya ulaşması çok sınırlı kalmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder