12 Ocak 2011 Çarşamba

AB Türkiye Gümrük Birliği Öncesi Sonrası

Ankara Anlaşması'nın öngördüğü biçimde Türkiye ile AB arasında gümrük birliğinin kurulması, 6 Mart 1995 tarihinde Brüksel'de yapılan Türkiye-AB Ortaklık Konseyi toplantısında görüşüldü. Sözü geçen toplantıda gümrük birliğinin gerçekleşme yöntem ve koşullarını belirleyen kararlar alındı. Ayrıca, Brüksek toplantısında benimsenen bazı öneri kararları ile mali işbirliği deklarasyonu bulunmaktadır.

Avrupa Parlamentosu onayı sonrası, Türkiye-AB gümrük birliği 1 Ocak 1996 tarihinde resmen uygulamaya girmiştir. Türkiye, AB'ye karşı sanayi malları ithalatı üzerindeki tarifeleri sıfıra düşürmüştür. Ayrıca AB dışındaki ülkelere karşı da topluluğun sahip olduğu ortak gümrük tarifesini uygulamaya başlamıştır.

AB ise tekstil ve bazı petrol ürünleri dışında, Türkiye'den ithal ettiği sanayi malları üzerindeki tarifeleri ve öteki kısıtlamaları daha 1971'de zaten kaldırmış bulunmaktaydı. (Bu noktada 1971-1996 arasını nasıl geçtiği malum, bu başarısızlığın sonucu olarak sadece o yılları kayıp olarak görmek yerine büyük resime baktığımızda daha büyük kayıplar yaşadığımızı görebiliriz)

Diğer taraftan, tekstilde ihracat kotaları, petrol ürünlerinde de tarife kontenjanları uygulanması sürdürülüyordu. AB gümrük birliğinin oluşturulmasıyla Türkiye menşeili (kaynaklı) tekstil ve petrol ürünleri üzerindeki bu kısıtlamalara da son vermiştir. Türkiye ihracatının önemli bir kalemi olan tekstile ait kotaların kaldırılması büyük önem taşımaktadır.

GÜMRÜK BİRLİĞİNİN ÖNGÖRDÜĞÜ KOŞULLAR

Ortaklık Konseyi'nin Mart 1995 tarihli toplantısında Türkiye ile AB arasında gümrük birliği oluşturulması ile ilgili kararda özetle, gümrük vergilerinin, eş etkili engellerin kaldırılması, üçüncü ülkelere karşı ortak gümrük tarifesi uygulanması ve dış ticaret mevzuatının AB mevzuatınıa uydurulması öngörülür.


Sözü edilen karar 9 bölümden oluşuyordu.

I. BÖLÜM

Malların serbest dolaşımı ve dış ticaret politikası ile ilgilidir. Bu bölümde gümrük birliğinin kapsamının sanayi malları olacağı ve tarım ürünlerinin dışarıda tutulacağı açıkça belirtilmektedir.

Ayrıca, sanayi malları üzerindeki tarifelerin, eş etkili vergilerin kaldırılması ve Türkiye'nin AB ortak gümrük tarifesinin uygulamaya koyması ile gümrük birliğinin 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren başlayacağı belirtiliyor. Dış ticaretteki teknik engeller konusunda da Türkiye'nin karar yürürlüğe girdikten sonraki 5 yıl içerisinde; standardizasyon, ölçüm, kalibraj, kalite, akreditasyon, test ve sertifikalandırma gibi konulardaki topluluk mevzuatını benimsemesi tasarlanıyordu.

Bunların yanısıra, topluluğun diğer ülkeler karşı uyguladığı tercihli ticaret rejimlerini de 5 yıllık bir geçiş dönemi içinde Türkiye'nin de uygulamaya geçmesi öngörülmüştür. Bu kararlar uyarınca Türkiye, kendi iç piyasasını AB ile özel ilişki içinde bulunan az gelişmiş ülkelerin sanayi ürünlerine açması bekleniyordu.

Önemli bir nokta ise, Türkiye'nin sanayi ürünü kabul ettiği birçok işlenmiş tarım ürünü (şeker, salça, zeytinyağı gibi maddeler), topluluk tarafından tarım ürünü olarak tanımlanır. Bu nedenle, söz konusu ürünlerin ticareti konusunda özel bir uygulama benimsenmektedir. Bu özel uygulama kısaca, bu ürünlerin tarım ve sanayi paylarının belirlenmesi ve ithalatta sanayi payları vergi dışı bırakılarak tarım paylarından ise ortak gümrük tarifesi ölçüsünde bir vergi alınmasıdır.


II. BÖLÜM

Tarım ürünleriyle ilgili olan bölümdür. Tarım ürünleri söylendiği gibi gümrük birliği kapsamına girmez. Fakat, öngörülen serbest dolaşım amacı ile ilerleyen zamanlarda tarım ürünler içinde bunun gerçekleştirilmesi beklenmektedir. Türkiye nin ve AB nin uyguladıkları tercihli rejimleri geliştirmeleri ve Türkiye'nin ortak tarım politikasına uyum sağlamak adına adımlar atması önerilmektedir.


III. BÖLÜM

Gümrük hükümlerinin yer aldığı bölümdür. Türkiye; ürünün menşei, gümrük değeri, gümrük beyanı ve serbest dolaşıma giriş gibi konularda topluluğun gümrük ilkelerini benimsemesi öngörülmüştür.


IV. BÖLÜM

Yasaların ve mevzuatın uyumlulaştırılmasını kapsayan bölümdür. Bu bölümde fikri, sınai ve ticari mülkiyet haklarının korunmasına verilen önem vurgulanmıştır. Ayrıca, Türkiye'nin bu konuda belirlenmiş Topluluk mevzuatına ve uluslarası sözleşmelere uyum sağlaması üzerinde durulmuştur.

Şirketler arasında rekabeti bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaların da yasaklanması öngörülmüştür. Bu amaçla Topluluğun rekabet kuralları ile mevzuatın benimsenmesi, rekabeti bozan ve bozma etkisi olan her türlü devlet yardımlarının kaldırılması öngörülmüştür.


V. BÖLÜM


Kamu ihaleleri ile ilgilidir. Buna istinaden taraflar kamu satınalım ihaleleri için piyasalarını karşılıklı olarak birbirine açmalarını sağlamak üzere görüşmelerin yapılması kararlaştırılmıştır.


VI. BÖLÜM

Bu bölüm vergilendirmeyi konu alır. AB ve Türkiye'nin ithal mallara dolaylı ve dolaysız olarak ulusal mallara uyguladıkları vergilerden daha yüksek bir vergi uygulaması yasaklanmıştır.


VII. BÖLÜM

Kurumsal hükümleri içerir. Şöyle ki, Gümrük Birliği Ortak Komitesi adıyla bir kurum daha önceki görevi yerine artık gümrük birliğinin düzgün işleyişini sağlamak görevine atanmıştır. Kısaca görevi, bu amaçla Ortaklık Konseyi'ne önerilerde bulunmmak ve taraflar arasında görüş alışverişi olanağı sağlamak olarak söylenebilir.


VIII. BÖLÜM


Uyuşmazlıkların çözümü ile ilgilidir. Avrupa Adalet Divanı'ndan ayrı, sınırlı bir hakemlik kurumu getirilmiştir.


IX. BÖLÜM

Tavsiye kararlarını kapsamaktadır. Bunlar; Türkiye'nin Trans-Avrupa yol şebeklerine katılması, sanayi, enerji, ulaştırma, telekomünikasyon, çevre, bilimsel araştırma ve makro ekonomik politika gibi konularda işbirliği önerileri bulunmaktadır.


Mali işbirliği deklarasyonunda ise, Topluluğun bütçe kaynaklarından 5 yıllık süre içinde 375 Milyon ECU, yürürlükteki Akdeniz Programı çerçevesinde (1992-1996) 300-400 Milyon ECU ve 1996 yılında yürürlüğe girmesi öngörülen Akdeniz programından da miktarı net belirtilmeyen bir yardım verilmesi şeklinde hükümler yer almaktaydı.

Ayrıca Avrupa Yatırım Bankası (EIB) kanalından 5 yıl süre ile 750 Milyon ECU proje kredisi sağlanması öngörülmekteydi.

Tüm diğer kaynaklarla beraber sağlanacak kredilerin tahmin edilen değeri yaklaşık 3,5 Milyar ECU dolayındaydı.

Önemli Nokta: Türkiye, halen tam üye olmadan AB ile gümrük birliği oluşturan tek ülke konumdadır.

Türkiye için gümrük birliğinin sağlayacağı yararlar satın alma gücü yüksek geniş bir piyasaya katılmanın getirecekleriydi. Bunlar öncelikle, ihracatın ve yatırımların artması, teknolojik gelişmenin hızlanması, doğrudan yabancı sermaye girişi, ölçek ekonomileri gibi konulardı.

Ankara Anlaşması'nın özüne göre, gümrük birliği Türkiye için nihai amaç olmayıp, tam üyeliğe giden yolda bir orta aşama durumundaydı. Ancak, eski Doğu Bloku ülkeleriyi bile tam üyeliğe alınırken, Türkiye'nin tam üyeliğinin hala tartışılır olması bu konuda bir çelişki barındırır.

Diğer ilginç bir nokta ise, tam üye olmaması nedeniyle Türkiye, AB'nin karar alma mekanizması dışında kalırken, birlik tarafından alınan kararları uygulamak durumundadır. Bu da ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığı ile bağdaştırılamaz bir konudur.

Gümrük birliğinin olumsuz etkileri konusuna bakarsak, Avrupa ile rekabet edilmesi nedeniyle bazı endüstrilerin olumsuz etkilenmesi olasılık dahilindeydi. Tarife indirimi basit anlamda ülkenin gelirlerinden biri olan gümrük vergileri kaleminin eksilmesi anlamına gelmekteydi. Bu bağlamda yapılan tahminler söz konusu vergi kaybının yaklaşık olarak AB'den sağlanacak toplam dış yardım tutarına eşit olduğunu göstermiştir.

Konuya daha geniş açıdan bakıldığında, 1990'lardan sonra Türkiye'nin yalnızca Avrupa Birliği ekseninde hareket etmesi yerine çok taraflı politikalar izlemesi gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Özellikle, Kafkasya'da ve Orta Asya'da bağımsızlığına yeni kavuşan Türk Cumhuriyetleri ve KKTC ile yakın ekonomik, kültürel ve siyasal ilişkileri inşa edilmektedir. Ayrıca, çoğunluğu müslüman bir ülke olarak, Orta Doğu ülkeleriyle de işbirliği yapılmaktadır. Türkiye önderliğinde bir Karadeniz İşbirliği Anlaşması imzalanmış ve uygulamaya konmuştur.

Tüm gelişmelere bağlı olarak, Türkiye'nin dış ekonomik ve siyasal ilişkilerinin çok boyutlu bir şekilde yürütmek zorunda olduğu açıktır. Sonuç olarak, gümrük birliğine girilmesi ve ilerde öngörülen Avrupa Birliği (pek olası değil) üyeliğinin gerçekleşmesi durumunda bile, Türkiye bölge ülke ve kuruluşlarıyla ilişkilerini aynı hızda geliştirmeye devam etmelidir.

Detay Not: İstatistiki veri olarak, AB ile gümrük birliği anlaşmasının imzalanması Türkiye'nin ihracatında beklendiği gibi bir patlama doğurmamıştır. Fakat, AB'den yapılan ithalatımızda belirginm bir artış ortaya çıkmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder