Türkiye, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ni ilk tanıyan ülke olmuştur. Bu ülkeler ile ülkemiz arasında dil, din, ırk ve kültür bağlarının olması bu ülkelerle olan ilişkilerimizin geliştirilmesi için uygun bir zemin yaratmaktadır.
Türkiyenin teknik bilgi birikimi ve sanayileşme yolunda sahip olduğu deneyimler de bu ülkeler için Türkiye ile işbirliğinin yararlarını arttırır.
Bu ülkelerin toplam nüfusu yaklaşık olarak Türkiye'nin nüfusuna eşittir. Söz konusu ülkeler arasında kişi başına düşen gelir ve yüzölçümü bakımından en büyük olanı Kazakistan'dır.
Diğer taraftan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri zengin doğal kaynaklara sahiptirler. Bu ülkelerin bazıları önemli birer petrol, doğalgaz ve zengin altın üreticisidir. Son geçen yüzyıl boyunca eski Sovyetler Birliği tarafından sömürülen bu ülkeler, şimdilerde kaynaklarını kendileri işletmek için çaba göstermekte ve ekonomilerini merkezi planlı modelden serbest pazar ekonomisine doğru yeniden yapılandırma uğraşısı vermektedirler. Bu amaçla gerek mali, gerek teknik alanda yardıma büyük ihtiyaç duymaktadırlar. Bu piyasaları pazar olarak ele geçirmek için sanayileşmiş ülkeler arasında da hızlı bir yarış mevcuttur.
Sovyet planlama modeli nedeniyle bu ülkeler hem hammadde hem de piyasa yönünden birbirine bağımlı duruma getirilmişlerdi. Yani bir ülkede kurulan sanayi tesislerinin hammaddeleri başka bir ülkenin sınırları içerisindeki bölgeden geliyor, üretim de sadece söz konusu bölgeye yönelik değil, tüm Sovyetler Birliği'nin ihtiyacını karşılamaya yönelikti.
Böyle bir model sonucunda ülkelerin ekonomik yönden bağımsız davranması olanağı yoktu. Nitekim, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra mevcut sanayi tesisleri atıl duruma düşmüş ve hurda yığını durumuna gelmiştir. Bunda üretim teknolojisinin ve yapısının günün koşullarına uygun olmayan şekilde hantal olmasının da etkisi bulunmaktaydı. Sonuç olarak, dönüşüm ekonomileri adı verilen bu ülkeler piyasa ekonomisine geçiş ve özelleştirme çabaları bağlamında eskiden devraldıkları bu yapıyı günün koşullarına uygun hale getirmeye çalışmaktadırlar.
1994 yılında, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan arasında bir ekonomik işbirliği örgütü kurulmuştur. 1998'de Tacikistan'ın katılımı ile üye sayısı dörde çıkmış ve örgütün ismi de Orta Asya Ekonomik Topluluğu adını almıştır.
Türkiye, bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile çok boyutlu ve özel ekonomik ilişkiler kurmuştur. Öncelik ulaştırma ve haberleşme konusuna verilmiştir. Bu amaçla telefon santralleri ve yer uydu istasyonlarıyla bu ülkelerin dünya ile haberleşmeleri Türkiye üzerinden sağlanmıştır.
Bu arada madenlerin çıkarılması, işletilmesi ve ulaşımı ile enerji, tarım ve hizmet kesimlerinde ortak yatırım için anlaşmalar yapılmıştır. Ayrıca, Azerbaycan ve Kazakistan petrolünün ve Türkmenistan doğal gazının Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması konusunda adımlar atılmıştır.
Bağımsızlıklarına kavuşmalarının ardından bu ülkelerde yoğun biçimde özelleştirme ve piyasa ekonomisine geçiş süreci başlatılmıştır. Çok uzun dönem komünist rejim altında yaşamış olmaları nedeniyle bu çabalar kısa vadede olumlu sonuç vermemiştir. Aksine söz konusu ülkeler büyük bir ekonomik kaos içine itilmişlerdi. Ancak 1996 dan sonra bazılarında pozitif büyüme görülmeye başlanmıştır.
Yakın zamana kadar Türk Cumhuriyetleri'nin ticaretinde Rusya yaklaşık %30 luk paya sahip olarak birinci sırada geliyordu. Türkiye ise ancak %5 e varan değerle istenen düzeyde bir ticaret hacmine sahip olamıyordu. Sonuç olarak, Türkiye'nin bu ülkelerle ticareti arzulanan boyutta değildir. Fakat, bugüne kadar başarılamamış olsada bu ilişkilerin büyük bir gelişme potansiyeli taşıdığından kimsenin şüphesi yoktur.
Türkiye sözü edilen ülkelerle bağımsızlıklarından sonraki ilk günlerinden itibaren çeşitli ekonomik, sosyal, teknik ve kültürel işbirliği projeleri başlatmıştır. Bu konudaki işbirliği amacıyla Türki Cumhuriyetlerine yönelik olarak ve daha sonra kapsamı genişleyen Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) önemli bir yere sahiptir.
Hazar Havzası petrollerinin boru hattı ile Akdeniz'e taşınması Türkiye açısından enerji konusunda geçiş ülkesi olma fırsatını vermiştir.
Ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla sözü edilen cumhuriyetlere bağış ve kredi şeklinde Türkiye küçümsenmeyecek ölçülerde mali kaynaklarda sağlamaktadır.
Türkiye ile Azerbaycan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında hava yolu bağlantısı sağlanmıştır. Ayrıca TRT bu yörelere yönelik yayın yapan özel kanallar açmış ve normal yayınlarının da bu bölgelerde izlenebilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Bazı Türk Bankaları da bu ülkelerde şubeler açmışlardır.
Teknik yardım çalışmaları özellikle tarım, ulaştırma, haberleşme, madencilik, standartlaşma, bankacılık konularında orta ve yüksek öğrenimi kapsar.
Projeler kapsamına Türki Cumhuriyetleri'ne yönelik olarak hazırlanan 10,000 öğrenci projesinin uygulaması sürdürülmektedir. Ayrıca sözü edilen ülkelerde milli eğitim bakanlığı ve çeşitli vakıflara bağlı çok sayıda okul eğitim hizmeti vermektedir. Ayrıca son dönemde gerçekleştirilen Türkçe konuşan ülkeler konferansları da sözü edilen ülkelerle yaratılmaya çalışılan yakın ilişkiler çabasının bir ürünüdür.
Türkiye genel olarak dönüşüm ekonomileri adı verilen bu yeni bağımsızlığına kavuşan ülkelerde yatırım fırsatlarının değerlendirilmesi konusunda diğer ülkelerle bir yarış halindedir. Türkiye'nin çeşitli avantajlara sahip olduğu bu yarışta, (coğrafi yakınlık, kültürel yakınlık) iyi ve uygulanabilir politikalarla yarışta sahip olduğu avantajları kullanılmasını gerçekleştirebilmek önceliği olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder