*Politika ile ilgilenen filozoflar ortak görüş olarak, ahlaki iyilik ve meşru bir otorite arasında özel bir ilişki olduğunu belirlemişlerdir.
Birçok yazar (özellikle Orta Çağ ve Rönesans döneminde yöneticilere yönelik yazılan tavsiye eserlerinde) politik gücü kullanmanın yalnızca kişisel özellikleri erdemli ve ahlaki açıdan iyi olan bir liderden geldiği zaman haklı olacağına inanmışlardır.
Böylece, başarılı olmak isteyen kralların bilmesi gereken, yani uzun ve huzurlu bir hüküm sürme ve zamanı gelince yerlerini sonraki nesillerine bırakabilmek için, ahlaki olarak iyiliğin geleneksel standartlarına uygun olarak hareket etmeliler.
Bir bakıma, kural koyucular iyi yönetim sergileyebilmek için, onlara saygı gösterilmesi ve boyun eğilmesini sağlamak için erdemli ve ahlaki yönden dürüst olması gerektiği düşünülmüştür.
Machiavelli çok bilinen Prens adlı eseri boyunca söz konusu güce, ahlaki yönden bir bakış açısı ile bakılmasını eleştirmiştir. Machiavelli için, otoriter gücün kullanılması anlamında etik bakımdan meşru ve meşru olmayan diye bir ayrım yoktur. Aksine, ona göre otorite ve güç temelde eşittir.
Güce sahip olan her kimse, emretme ve yönetme hakkına da sahip olur. Gücü kullanırken iyilik yaparak davranan iyi bir insanın erdemli olarak daha fazla otorite kazandığı söylenemez.
Bunun anlamı, ahlaksal politika teorisinin tam tersine, Machiavelli bir kral açısından tek önemli olanın gücü elde edebilmek ve bunu sürdürebilmektir. (Aslında Machiavelli yazılarında güç yerine ‘devletin devamlılığı’ sözünü kullanmaktadır.) Bu bağlamda, Liderliğin meşru hakları konusundaki görüşlerin güce sahip olmaya hiçbir şey eklemediğini söyleyerek otorite kavramı hakkında oldukça kuvvetli bir eleştiriyi ortaya koyuyor.
Politik gerçekçiliğin farkına varan düşünür, Prens adlı eserinde kendi şahsi bilincini -Florentine hükümetindeki doğrudan yaşadığı tecrübelere dayanarak- gösterdiğini iddia ediyor. İyi ve dürüst olmanın politik bir konumu ele geçirmek ve bunu sürdürebilmek için yeterli olmadığını söylüyor.
Machiavelli buna istinaden, siyasi gücün kurallarını öğrenmek ve öğretmek amacı içerisinde olduğunu ifade ediyor. Onun için, güç karakter olarak siyasi aktiviteyi tanımladığı gibi, yararlı bir lider için gücün nasıl kullanılacağını bilmek de elzemdir.
Tam olarak gücün uygulanmasının hangi yollarla gerçekleşeceğini, bireylerin hükmedene nasıl boyun eğdirileceğini bilen bir kralın bu sayede devleti huzur ve güven içerisinde yönteceğine inanıyor.
Machiavelli nin siyasi teorisi, Otorite ve meşruiyet sorununu dışarda bırakarak siyasi karar verme ve siyasal hüküm verme tartışmalarına eğilirken, hukuk ve güç arasındaki ilişkiyi incelerken kendi görüşlerini hiçbir yerde olmadığı kadar daha açık olarak ortaya koyulmuyor.
Ona göre, Yalnızca iyi bir hukuksal sistem, iyi bir orduyla mükemmel düzenlenmiş bir politik sistemin kuruluşunu meydan getirir.
Şöyle söylüyor, iyi yasalar iyi bir ordu olmadan varolamayacağı için, iyi bir hukuktan ziyade, ordu üzerinde durulmalıdır. Diğer bir deyişle, yasaların meşruiyeti baskıcı güçten gelen tehdide dayanmaktadır. Bu tehditin olmaması demek yasaların varolmamasını işaret eder, bu durum hükümdarın gücünün bir anlamı kalmıyor.Machiavelli ye göre sadece dürüst biri olma özelliği olan birinin otorite sahibi olması mümkün değil, eğer bu otoriteyi kontrol altında tutabilecek bir güce sahip değilse bunu yürütebilecek.
Tüm bunlara dayanarak, sevginin yerine korkunun bir hükümdar için tercih edilesi olduğunu ifade ediyor. Yönetimsel açıdan şiddet ve aldatma yöntemlerinin yalnızca hukuksal olmaktan daha iyi olduğunu, daha verimli bir kontrol sağlayabilmek temeline dayandırıyor. Bu görüşlerin tabii ki eğitimin yalnızca asiller tarafından alındığı bir toplumda söylendiğini hesaba katarak, bu teorisini geniş ve cahil insanların idare edilmesine addettiğini görmekteyiz.
Bunun yanında, kendisi insanların genelini nankör, sadık olmayan, samimi olmayan, hilekâr, tehlikeden korkan ve her zaman daha fazla kazanma arzusuna sahip olduğunu ifade ediyor.
Sevginin zorunluluğunu getirebileceğini, ama insanlar bunu önlerine geçen her fırsatta bunu delmeye çalışabileceğini iddia ediyor. Fakat, korku duygusunun bu gibi durumlarda onları engelleyeceğini, bunun aynen cezanın engelleyici gücünde olduğu gibi bir kontrol mekanizması olduğunu söylüyor.
İnsanların boyun eğmesini, eğer eğmezse karşılacağı sonuçlarından korktuklarına bağlıyor bu görüşlerini oluştururken.. Machiavelli özellikle kendi zamanında oldukça gerçekçi bir yaklaşımla, toplumların yönetiminin hangi temele dayandığını gösteriyor. Aslına bakılırsa, dünyadaki birçok zulmün ve trajik durumların bu gerçekliğe dayanabileceğini düşündüğümüzde, pek uzak gelmeyecektir. Acaba hükümdarların tam anlamıyla adil, dürüst, sadece sevgi bağıyla insanları idare edeceği bir ülke varolabilecek mi? yoksa Machiavelli bu dünyanın betimlesini mükemmel olarak mı yaptı?
İngilizce olarak orijinal eseri okumak isteyenler Burayı Tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder